Yargıtay tarafından Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan 2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni, barolar ile Türkiye Barolar Birliği’ni (TBB) karşı karşıya getirdi. TBB, Başkan Metin Feyzioğlu’nun törene katılacağını duyururken, Ankara Barosu’nun da aralarında olduğu birçok baro adli yıl açılış törenine katılmayacağını açıkladı.
Adli Yıl Açılış Töreni, bu yıl da yargının savunma ayağını temsil eden avukatlar arasında tartışmalara yol açtı.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu, törene katılacak
2019-2020 Adli Yıl Açılış Töreni, bu yıl Yargıtay tarafından Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek. Yargıtay Başkanlığı, Türkiye Barolar Birliği (TBB) ile baroları bir yazı ile törene davet etti.
Baroların Cumhurbaşkanlığı’ndaki törene katılıp katılmayacakları merak edilirken, Türkiye Barolar Birliği’nden yapılan açıklamada, Başkan Metin Feyzioğlu’nun törene katılacağı açıklaması geldi. Açıklamada, şöyle denildi:
“Yargıtay Başkanlığı’nın Adli Yıl Töreni’ne Türkiye Barolar Birliği Başkanı’nı davet etmesi üzerine konu Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nda tüm yönleriyle görüşülmüştür.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu törene katılım sağlanmasına karar vermiştir.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu törene katılacak ve eskiden beri gelen geleneğin devamı olarak Yargıtay Başkanı Sayın İsmail Rüştü Cirit ile birlikte Adli Yıl açış konuşmasını yapacaktır.
Meslektaşlarımızın ve milletimizin beklentisi sorunlarımızın konuşarak çözülmesidir. Bizim de sorunları konuşarak, iletişim kurarak hep birlikte çözebileceğimize inancımız tamdır.”
Ankara Barosu: “Davetiyeyi üzüntüyle almış bulunuyoruz”
Buna karşılık başta Ankara Barosu olmak üzere birçok barodan törene katılmayacakları açıklaması geldi.
“Ankara Barosu olarak Yargıtay’ın Cumhurbaşkanlığı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan 2019-2020 adli yıl açılış törenine ilişkin tarafımıza gönderdiği davetiyeyi üzüntüyle almış bulunuyoruz” denilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
“21. Yüzyılda; modern, demokratik bir hukuk devletinde savunmanın ve savunmanın bağımsızlığının kutsallığı her türlü tartışmadan bağımsızdır. Bu bağımsızlık, insan onurundan ve bizzat hukuk idesinin kutsal varlığından doğmakta; geçici olan her türlü siyasi iradeden üstün niteliği üzerinde yükselmektedir. Kuşkusuz ki bu nitelik, modern yasaların hukuka uygun olarak kesintisiz uygulanması ile adaletin hiçbir ahval ve şerait altında birtakım kişi ya da kurumların vicdanına terk edilmemesini de kapsamaktadır. Geldiğimiz noktada, Türk Hukuk Sisteminin bu iki varlık sebebi de ortadan kaldırılmıştır. Bu söylemin delili ise normalleştirilmiş KHK hukuku zemininde kaosa evrilmiş bir sistem, bağımsızlığı kağıt üzerinde dahi bırakılmayan YSK ve HSK gibi kurumlar, tutuklu avukatlar, liyakati senelerdir sistemli bir politikayla yerle bir edilmeye çalışılan hakimlik ve savcılık mesleği ile sesi kısılmaya zayışılan savunma makamının bizzat kendisidir. Ancak belirtilmelidir ki; bu ülke üzerinde yaşayan, sesi kısılmaya çalışıldıkça direnen, yeni adli yılı saray çatıları altında değil modern ve laik Cumhuriyet’i borçlu olduğumuz Atamızın huzurunda karşılayacak olan avukatlar da vardır ve sonsuza kadar hep var olacaktır.
“Törene katılmamak, ettiğimizin yeminin üzerimize yüklediği bir görev”
Henri Lefebvre (1901-1991), mekanı kısaca toplumsal ilişkilerin yeniden üretildiği yer olarak tanımlar. Savunmanın yeni adli yılını tarafı kendinden menkul siyasal iktidara ait bir mekanda karşılaması ise siyasi tahakkümün bir saray çatısı altında bizzat hukukçular tarafından yeniden üretilmesidir. Bu sebeple; avukatların, hakimlerin ve savcıların siyasal iktidara ait modası önceki yüzyılda geçmiş saray çatıları altında adli yılı karşıladığı, alkış tuttuğu ve edilecek bağımsızlık söylemlerinin bizzat bu alkışın tutulduğu mekanca çürütüleceği bir adli yıl açılış töreninde bulunmamayı bir tercih değil, kutsal mesleğimizin ettiğimiz yeminle üzerimize yüklediği bir görev olarak görüyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”