|
Sektör sorunlarla boğuşuyor.Üretimde dağınıklık Kalitesizliği getiriyor.Süt ve süt ürünleri insanoğlunun en temel besin maddelerinden. Özellikle çocukluk çağında gelişimin en temel öğesi olan süt ve süt ürünleri, gıda sanayi içinde de oldukça önemli bir yere sahip. Tabii, tüm sorunlarıyla birlikte… |
Türkiye’de 31 yıldır süt ve süt ürünleri üretimi yapmakta olan Pınar Süt, bu alanda ülkemizin ilk özel sektör kuruluşu. Orta ve Batı Anadolu’da 580 noktadan günde iki kez toplanan sütün yüzde 38’i 232 adet organize süt üretim çiftliğinden, yüzde 62’lik bölümü ise köylerde kurulu 348 adet toplama merkezinden sağlanıyor. Merkezlere süt veren üretici sayısı ise 15.000’in üzerinde.
Pınar Süt Dış İlişkiler, Yurtdışı Projeler ve Kalite Direktörü Adnan Peynirci’ye göre, süt sektörünün en önemli sorunları, “kayıtdışılık, teknik altyapı eksikliği, verimsizlik ve buna bağlı yüksek maliyet, düşük hammadde kalitesi ve hayvan hastalıkları.” Devletin; yüzde 25’inin kayıt altında olduğu söylenen süt üretimini kayıt altına almak için tüm organları ile koordineli bir çalışma ortaya koyması gerektiğini belirten Peynirci, “Kayıtsız üretimin pazarda ilerlemesi engellenmelidir. Mevcut şartlarda tahsil edilemeyen bir verginin teşvik adı altında geri verilmesi, kayıtlı üretimin artmasına olanak sağlayacaktır” şeklinde konuştu. Türkiye’de süt üretiminin genellikle ortalama 2 büyükbaş hayvan sahibi üreticiler tarafından yapıldığına dikkat çeken Peynirci, üretimdeki dağınıklığın, verimsizlik ve kalitesizliği getirdiğini, süt toplama faaliyetlerinin de olumsuz etkilendiğini söyledi. Geçmişte soğutma donanımından yoksun araçlarla gerçekleştirilen süt toplama anlayışının yerini, köylerde kurulan soğutma olanaklı nokta toplama sistemine bıraktığını vurgulayan Peynirci, uygulamanın ülke geneline yayılmasının toplamada verimlilik artışı getireceğini kaydetti.
Denetim yetersiz
Sütün taşıması gereken özellikler, “çiğ süt ve ısıl işlem görmüş sütler tebliği”nde tanımlanmış bulunuyor. Mikrobiyolojik kriterlerin ancak organize üretim çiftliklerinde sağlanabildiğini, bireysel üreticiler tarafından üretilen sütlerde somatik hücre ve toplam canlı bakteri sınırlarının aşıldığını belirten Peynirci, “Hayvan hareketlerinin engellenememesi ve önleyici bakım eksikliği nedeniyle üreticiler çok sık antibiyotik kullanımına başvurmakta, bu tedavi esnasında sütün teknolojik amaçlı kullanılmasının engellenmesi konusunda gereken hassasiyet gösterilmemektedir. Saklama koşullarının yetersizliği nedeniyle başvurulan kimyasal katkı uygulamaları da azalmakta olmasına rağmen bir kalite problemi olarak karşımıza çıkmaktadır” dedi.
Üretimin çok parçalı olduğu bir ortamda denetimin de yetersiz kaldığını vurgulayan Peynirci, modern ve organize süt üretiminin teşvik edilmesi, miktarın yanısıra kaliteli sütün desteklenmesi ve etkin denetimle uygun olmayan üretimin engellenmesi gerektiğini kaydetti. Türk hayvancılık sektörü üzerindeki hastalık riskinin BSE ve kuş gribi ile sınırlı olmadığını, şap, tüberküloz ve brucella ile de mücadele edilmesi gerektiğini belirten Peynirci, bunun için “Hastalıklarla mücadeleye yeterli kaynak ayrılması, hayvan kimlik çalışmalarının tamamlanması, özellikle kurban bayramları gibi özel günlerde yoğunlaşan hayvan hareketlerinin kontrol altına alınması, sınır güvenliğinin sağlanması, denetimin arttırılması ve sağlıklı üretimin teşvik edilmesi”ni öneriyor.
Yeni teşvikler sevindirici
Uygulamaya koyulan kayıtlı ve organize üretime yönelik teşviklerin sevindirici olduğunu belirten Peynirci, “Devletimiz gerekli laboratuar altyapısına ve personele sahip olmadığı için süt üretimini ancak miktarsal boyutu ile teşvik edebilmektedir. Gerek sanayici, gerekse yetkilendirilmiş kuruluşlarla kontrol sorumluluğunu paylaşarak bu konudaki açığını süratle kapatabilir ve kalite bazlı teşvik sistemine geçebilir” dedi.
Sanayicinin süt üretimindeki mevsimsel dalgalanmalardan da etkilendiğinin altını çizen Peynirci, süt tedariği ve fiyatı konusunda stabilite bozukluğu yaşandığını kaydetti. Üretimin arttığı dönemlerde tüketim aynı kaldığı için zaman zaman devlet tarafından tüketim arttırıcı önlemler alınmak zorunda kalındığını, öte yandan üretimin teşvik edildiğini hatırlatan Peynirci, sütün bol olduğu dönemde düşük, azaldığı dönemde yüksek oranda teşvik ile yaşanan dalgalanmanın önüne geçilmesi gerektiğini söyledi.
Gelişmiş ülkelerden daha düşük orandaki süt tüketiminin arttırılmasına yönelik ekonomik ve sosyal tedbirler alınmasının önemini vurgulayan Peynirci, büyüme çağındaki çocuklara süt içme alışkanlığının kazandırılması ve tüketiciler için sütün kolay ulaşılabilir olması amacıyla devletin işbirlikleri oluşturması ve vergi düzenlemeleriyle desteklemesi gerektiğini kaydetti. Tüketimi arttırmak için dünyada en sık başvurulan yöntemin okul sütü ve benzeri kampanyalar olduğunun altını çizen Peynirci, “Ülkemizde bugüne kadar oluşan pazar şartları gereği acele ile hazırlanmış, yeterince planlı olmayan birkaç uygulamaya gidilmiştir. Çocuk esirgeme kurumları ve ilköğretim okullarına yönelik planlı uygulamaların daha etkin sonuçlar yaratacağına inanmaktayız” şeklinde konuştu.