Kriz yılının portresi
Kriz yılında ARGE ve inovasyona odaklanan sektör, yatırım için temkinli davrandığı 2009’un ardından büyüme planları yapıyor.
TGDF, her yıl geleneksel hale getirdiği Gıda ve İçecek Sektörü Envanteri’nin dördüncüsünü yayımladı. Nisan ayında yayımlanan ve 2009 yılı verilerini içeren envanterde, küresel krizin sektörü etkilediği görülüyor. Bununla beraber Türk ekonomisinin %4,7 küçüldüğü 2009 yılında gıda ve içecek sektörünün diğer sektörlere oranla krize direnç gösterdiği de belli oluyor. 2009 yılı GSYİH değerinin cari fiyatlarla %0,4’lük artışla 954 milyar TL gerçekleştiği dönemde, gıda ve içecek sektörünün krize rağmen cari fiyatlarla %4 artışla 187 milyar TL büyüklüğe ulaşması bunun bir göstergesi.
Envanteri hazırlayan TOBB-ETÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Şahin, sektörün krize karşı direncinin, kendi iç dinamikleri ve gıdanın temel ihtiyaç olarak vazgeçilmezliğinden kaynaklandığını belirtiyor. Prof. Dr. Şahin, işsizliğin arttığı geçen yıl tüketici tercihlerinde değişiklik yaşandığını, ancak tarıma dayalı ham madde fiyatlarında beklentilerin aksine yükseliş yaşanmamasının, sektörün elini krize ve tüketiciye karşı rahatlatan faktörlerin başında geldiğine dikkat çekiyor. “Bu durum, firmaların krizde daha uygun fiyatlarla tüketicinin karşısına çıkmasını sağladı. ARGE ve yeni ürün çalışmalarını da arttırarak tüketiciye odaklanan firmalar, kriz nedeniyle satın alma alışkanlıkları değişen tüketicinin güvenilir gıdaya erişimini sağladılar” diyor.
TGDF Başkanı Şemsi Kopuz da bu noktaya dikkat çekiyor: “2009’da krizin etkisiyle baş gösteren işsizlik, iç talepteki daralmanın en çarpıcı faktörüydü. Biz de geçen yıl stratejimizi; erişilebilir, uygun fiyatlı ve güvenilir gıdayı tüketicimizle buluşturmak üzerine kurduk” diyor.
2008 yılında yüksek seyreden emtia fiyatları ve kapasite kullanımında yaşanan düşüş nedeniyle artan maliyetlerini fiyatlara ve tüketiciye yansıtamayan gıda sanayinde kar oranları da düştü. 2008 yılı büyüme rakamları, üretimden daha çok dünya piyasalarında spekülatif bir şekilde artan ham madde fiyatlarından kaynaklanan bir büyümeye işaret ediyordu. Birçok sanayi kuruluşunun 2008’i zararla kapattığı görüldü. Hatta İSO 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesine giren gıda ve içecek devlerinin bile yaklaşık üçte birinin yılı zararla kapattığı görüldü. Birçok şirketin sıkıntılarla girdiği 2009 yılı ise hem küresel pazarların hem de iç talebin daraldığı bir yıl oldu.
2008 yılı son çeyreğinden başlayarak iç ve dış pazarlarda yaşanan bu daralma, sektörü ihracatta yeni pazar arayışlarına itti. 2009’un gelişen pazarları arasında Afrika ve Orta Doğu dikkat çekerken, 2007 yılına kadar uzunca bir süre ihracatımızdaki ilk 10 ülke sıralamasında bir numarada yer alan Almanya, son iki yılda 2. sıraya gerileyerek yerini Irak’a bıraktı. 2009’da bu ülkeye yaptığımız gıda ve içecek ihracatı bir önceki yıla nazaran 11,5 milyon dolar artışla 1 milyar 11 milyon dolar olarak gerçekleşti. Almanya 633 milyon dolarla 2., İngiltere ise 263 milyon dolarla 3. sırada yer aldı.
İlk 10 ülke, gıda ve içecek ihracatımızda 3 milyar 168 milyon dolarla %53,4 pay aldı. Toplam ihracatımız 5,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşirken, ithalat 2008’e oranla %22,8 düşüşle 2,9 milyar dolar oldu. Gerçekleşen rakamlarla gıda ve içecek sanayi, kriz yılında da büyük bir başarıya imza atarak %204,3 gibi yüksek bir oranla dış ticaret fazlası verdi. Aynı dönemde Türkiye’nin toplam dış ticaret karşılama oranı %72,6, sanayinin ise %73,9 olarak gerçekleşti.
2010 büyümesinde umut
Tarihinin en büyük krizini yaşadığı 2001 yılından 8 yıl sonra, Türkiye ekonomisi ilk kez küçüldü. TÜİK’in (Türkiye İstatistik Kurumu) açıkladığı 2009 yılı verilerine göre kriz Türkiye’yi oldukça etkiledi. 2009’un birinci çeyreğinde %14,5, ikinci çeyrekte %7,7, üçüncü çeyrekte de %2,9 küçülen ekonomi, piyasa tahminlerinin üzerinde toparlayarak son çeyrekte %6 büyüdü. Son çeyrekteki bu yükseliş, Orta Vadeli Plan’da %6, uzmanların ise %5,5 olarak hesapladığı yıllık küçülme oranının, küresel krizin damga vurduğu 2009 yılının tamamında %4,7 olarak gerçekleşmesini sağladı. Yani beklenen olmadı ve herkes umutlandı.
OECD, Avrupa Komisyonu ve birçok uluslararası kuruluş, Türkiye’nin 2010 yılından itibaren Avrupa’da krizden en hızlı çıkacak ve 2011 yılından itibaren önümüzdeki dönemde yüksek büyüme performansı yakalayacak ülkelerin başında geldiğini açıklıyor. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, TÜİK tarafından açıklanan büyüme rakamlarının ardından yaptığı açıklamada 2009 yılı sonunda ekonomide başlayan toparlanma eğiliminin güçlenerek devam edeceğini ve 2010 yılı için Orta Vadeli Plan’da öngörülen %3,5 büyüme hedefinden daha iyi bir oranın gerçekleşeceğini öngörüyor.
Gıda ve içecek sanayi de 2010 yılı büyüme hedeflerini yüksek tutuyor. Bu nedenle tarımsal emtialardaki üretim ve fiyat hareketleri 2010 yılında da sektörün odağında. 2008’de piyasaları zor durumda bırakan spekülatif fiyat hareketleri bu yıl yaşanmaz ve geçen yıl genelinde olduğu gibi stabil fiyatlar oluşursa sektörün performanslı bir şekilde büyümeye devam edeceği öngörülüyor. Ayrıca krizin olumsuz etkilerini üzerinden atmaya başlayan ekonomiyle birlikte tüketici güvenindeki yükseliş, işlerin iyiye gittiğine ve iç talepte canlanma olacağına işaret ediyor. Bu durum ise sektördeki atıl kapasitenin devreye girmesini sağlayacak.
Cari büyüme %4
2009 yılı GSYİH değeri cari fiyatlarla %0,4’lük artışla 954 milyar TL, sabit fiyatlarla %4,7’lik azalışla 97 milyar TL oldu. Aynı dönemde gıda ve içecek sanayi cari fiyatlarla, %4 artışla 187 milyar TL, sabit fiyatlarla ise 2008 yılına oranla %0,1’lik artışla 20 milyar TL’ye yükseldi.
1998-2009 yılları arasında Türkiye ekonomisi, cari fiyatlarla 13,6 kat büyüyerek, 70 milyar TL’den 954 milyar TL’ye yükselirken, aynı dönemde gıda ve içecek sanayi 12,5 kat büyüyerek 15 milyar TL’den, 187 milyar TL’ye yükseldi. Gıda ve içecek sanayinin GSYİH içindeki payı 1998 yılı başında %21,4 iken 2009 yılında ise bu pay %19,6’ya düştü.
İç talepteki düşüş etkiledi
Envanter verilerine göre geçtiğimiz yıl küresel finansal krizle birlikte iç ve dış talepte yaşanan daralmanın etkisi en fazla kapasite kullanma oranlarında görüldü. Veriler, kapasite kullanım oranları bakımından gıda ve içecek sanayi için 2009 yılının, 2008 yılına kıyasla daha verimsiz bir yıl olduğunu gösteriyor. Gıda ve içecek sanayinin atıl kapasite ile çalışmasına neden olan en önemli faktör ise iç pazardaki talep yetersizliği. Bu faktör sürekli olarak %50’nin üzerinde değerler aldı. Bu faktörü, dış pazardaki talep ve yerli ham madde yetersizliği gibi faktörler takip ediyor.
Et ve et ürünleri ilk sırada
2009 yılında gıda sanayinin toplam üretim kapasitesi 186,4 milyon ton seviyesinde gerçekleşti. 2008’e oranla üretim kapasitesindeki artış 7.649 tonda kalırken; en fazla üretim kapasitesine sahip olan alt sektör, 42,5 milyon ton ile et ve et ürünleri sektörü oldu. 41 milyon tonluk üretim kapasitesi, toplam üretimde %22’lik pay sahibi olan un ve unlu ürünler sektörü ikinci sırada yer alırken; 22,8 milyon tonluk üretim kapasitesi ile yem sanayi bu sektörü takip etti.
İçecek Sanayi’nde 2009 yılı toplam üretim kapasitesi 13,2 milyar litre seviyesinde gerçekleşti. 2009 yılında en fazla üretim kapasitesine sahip içecek sanayi alt sektörü 6,6 milyar litre ile maden suları oldu. Maden sularını, 2,83 milyar litre ile gazoz ve kolalı içecekler; 2 milyar litre ile sebze ve meyve işleme sektörleri takip etti. En düşük üretim kapasitesine sahip sektörler ise 117,4 milyon litre ile şarap, 8,2 milyon litre ile sebze işleme sanayileri oldu.
2008 yılında Sanayi ve İmalat Sanayinde üretim daralması yaşanırken, gıda ve içecek sanayinde %4,1 oranında artış oldu. 2009 yılında ise Sanayi ve İmalat sanayi üretim daralmaları yüksek oranda olurken, sektördeki üretim daralması %1,3 seviyelerinde gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl alt sektörlerde en yüksek artış %5 ile bitkisel ve hayvansal sıvı ve katı yağlar sektörü oldu.
İstihdam verilerinde uyuşmazlık
2008 yılı envanterinde büyük düşüş yaşandığı görülen sektörde geçtiğimiz yıl 977 bin kişi istihdam edildi. Ancak istihdamda TÜİK ve TOBB verilerindeki tutarsızlık hemen göze çarpıyor. TÜİK verileri, gıda ve içecek sanayi istihdamına ilişkin TOBB verilerini doğrulamıyor. Durum böyle olunca akla “Hangi veriye göre istihdam politikası üretilecek?” sorusu geliyor. Verilerde dikkat çeken bu uyumsuzluk eleştirilere neden oldu.
Rapora göre, ARGE faaliyetinde çalışan personel sayısı son iki yılda yükselerek 637 kişiye ulaştı. Sektörün ar-ge harcamaları da %115’lik artışla 60,8 milyon TL’ye yükseldi.
TOBB Sanayi Veri Tabanı’ndan alınan verilere göre; gıda ve içecek sanayinde faaliyet gösteren işletmelerin sayısı 2009 yılında, 2008 yılına göre 4.701 adet (%21,3) azalarak 22.092’den 17.391 adede geriledi. 2009 yılında en fazla işletme %23,7’lik payla sebze ve meyve işleme sanayinde faaliyet gösterirken, işlenmiş unlu ürünler sanayi işletme sayıları bakımından %19,5’lik payla ikinci sırada yer aldı. İçecek Sanayi’nde faaliyet gösteren toplam işletme sayısında 384 adet oldu. Yılsonu itibariyle sektördeki yabancı sermayeli şirket sayısı 420’ye ulaşırken, 44 yeni firma faaliyete başladı. Uluslararası yatırım girişleri ise 210 milyon dolarla, 2005’ten sonraki en düşük değerinde gerçekleşti.