• Hakkımızda
  • Site İçi Arama
  • Bize Yazın!
Gıda Hattı
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • EĞİTİM
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • EĞİTİM
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Gıda Hattı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Güncel

TGDF’den GDO ve Biyoteknoloji üzerine bilimsel yaklaşım…

15 Ekim 2013
Süre:9 mins read
TGDF’den GDO ve Biyoteknoloji üzerine bilimsel yaklaşım…
FacebookTwitterLinkedinPinterestWhatsappEposta

Bilgi kirliliğine son! 

26 Ekim ile birlikte başlayan süreçte bugüne kadar “GDO’ya Evet ya da Hayır demeden önce Biyoteknoloji anlaşılmalı!” diyen TGDF düzenlediği çalıştayla “Bilgi kirliliğine dur!” dedi. 

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu,  5 Ocak’ta düzenlediği “Gıda Sanayinde Biyoteknoloji; Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Çalıştayı” ile biyoteknoloji konusunu ilk defa, alanında yetkin bilim adamları, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı yetkilileri ve AB uzmanlarının bulunduğu bir ortamda tartışmaya açtı. Rixos Grand Ankara Otel’de düzenlenen çalıştayda, Biyogüvenlik Yasa Tasarısı ile ilgili son gelişmeler de masaya yatırıldı. 

Çalıştayda gerçekleştirilen sunumlarda genetik modifikasyonun biyoteknolojinin bir parçası olduğu, ancak konuya daha geniş bir perspektiften bakılması gerektiği ortaya kondu. Hâlihazırda TBMM’ye sevk edilmiş olan Biyogüvenlik Yasa Tasarısının ise sade ve anlaşılır olmasının yanı sıra gıda ve içecek sektörünün iş yapabilmesine de imkan vermesi gerektiği belirtildi. 

“Ortak kanaat oluşturmak” 

Çalıştayın açış konuşmasını yapan TGDF Başkan Yardımcısı Rint Akyüz; Biyoteknoloji ve GDO konusunun geçtiğimiz 3 aylık sürede pek çok kişi ve kurum tarafından tartışıldığını, ancak TGDF’nin bu konuyu tam 6 yıl önce gündeme getirdiğini belirtti. Türkiye’nin Cartagena Biyogüvenlik Protokolü’nü kabul ettiği 2004 yılında, “Modern Biyoteknoloji, Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar ve Gıda Güvenliği Konferansı” düzenlediklerini hatırlatan Akyüz; “Bu sayede konunun başta kamuoyu olmak üzere tüm paydaşlarımız nezdinde “bilimsel kriterlerle” tartışılmasını sağlamıştık” dedi. 

Federasyon olarak sektörle ilgili konuları ele alırken iki temel yaklaşım içinde olduklarını söyleyen Akyüz; “Birincisi; Türk insanının güvenli gıda tüketmesi, diğeri de ülke ekonomisine katkı sağlamak… Bu iki temel yaklaşımdan hiçbir şekilde taviz vermediğimizi her fırsatta dile getirmekteyiz.” dedi. Türkiye’nin hedefinin Avrupa Birliği’ne tam üyelik olduğunu hatırlatan Akyüz, bu hedefe giden yolun AB mevzuatı ile tam uyumdan geçtiğini ifade etti. Hemen her sektörde AB ile ticaretin, rekabetin ve ilerlemenin temelinde bu konunun olduğunu belirtti. Bu nedenle hâlihazırda TBMM’ye sevk edilmiş olan Biyogüvenlik Yasa Tasarısının AB mevzuatına tam uyumlu olup olmadığı konusunun önemli olduğunu söyleyen Akyüz;  “Bugün burada tüm bu verilerden ortak bir kanaat oluşturmaya çalışacağız” dedi. 

“Sektör iş yapabilmeli” 

AB’de Gıda ve Yemlerde GDO Düzenlemeleri üzerine katılımcılara bilgi veren Tarımsal Gıda Zinciri Danışmanı ve AB GDO Regülasyonları Uzmanı Rodolphe de Borchgrave, Avrupa’da gıda kanunu üzerinde yürütülen çalışmaların devam ettiğini açıkladı.  Borchgrave, Gıda Kanunu çalışmalarında Avrupa Komisyonu tarafından bir Üst Kurul oluşturulduğunu ve çalışmalara en önemli desteğin CIAA (AB Gıda ve İçecek Sanayi Konfederasyonu) tarafından verildiğini belirtti. 

2006 yılından bu yana CIAA üyesi olan TGDF’nin kısa sürede CIAA içerisinde büyük performans gösterdiğine değinen Borchgrave, BSP Projesi ve benzeri çalışmalarda olduğu gibi TGDF’nin gıda mevzuatının uyumlaştırılması konusunda da etkin olduğunu gözlemlediklerini söyledi. 

Biyoteknolojinin çok önemli bir alan olduğuna değinen Borchgrave, bu konuda kesin bir yasal düzenlemeye ihtiyaç olduğunu, biyoteknolojinin dünya çapındaki öneminin yanı sıra Türkiye-AB ilişkisi ve mevzuatın tam uyumunun da göz önüne alınması gerektiğini belirtti. Biyogüvenlik Yasa Tasarısının uyum konusunda önemli bir örnek teşkil ettiğini söyleyen Rodolphe de Borchgrave; yasanın sade ve anlaşılır olmasının yanı sıra gıda ve içecek sektörünün iş yapabilmesine de imkan vermesi gerektiğini belirtti. 

Risk iletişimi önemli 

Çalıştay kapsamında başkanlığını Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi’nin yaptığı bir oturum düzenlendi. Oturum Başkanı Prof. Dr. Ekşi, ülkemizde gıda konusunda yaşanan tartışmaların, gıdaların faydasından ziyade zararları üzerine odaklandığını belirterek, GDO konusundaki tartışmalarda da bu durumun gözlendiğine dikkat çekti. 

Bu oturumda bir sunum gerçekleştiren Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Esat Karakaya, GDO’lar üzerindeki tartışmaların Çevre, Ekonomi ve Sağlık üzerinde odaklandığını belirterek, “Doğal zararsızdır, endüstri ürünü zararlıdır” gibi bir yaklaşımı Toksikoloji biliminin kabul etmediğini” açıkladı. Bugüne kadar GDO konusunda Risk Değerlendirmesi ve Risk Yönetimi yapıldığını, ancak Risk İletişimi ve stratejisinin yapılmadığını belirten Karakaya, yaşanan tartışmaların da bu yüzden çıktığını ifade etti. Risk İletişimi ile paydaşlar arasında gerçekleşecek interaktif iletişim sayeside tüketicilerin de kafa karışıklığı yaşamasının önüne geçileceğini açıkladı. 

Dünya ticaretine konu olan onaylı 4 GDO ürününde sağlık sorununa rastlanmadı 

Karakaya sunumunda, WHO (Dünya Sağlık Örgütü), ICSU (Uluslararası Bilim Konseyi), EFSA (Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi) ve FDA (ABD Gıda ve İlaç Dairesi) gibi kuruluşların GDO konusundaki araştırmaları sonucunda “bugün ticarete konu olan onaylı 4 ürünün (mısır, soya, kanola, pamuk) karşılıkları olan GDO olmayan ürünler kadar  güvenli olduğunu ve bugüne kadar bu ürünlerin tüketiminden doğan bir sağlık sorununa rastlanmadığı” sonucuna vardığını belirtti. Karakaya sunumunu şu sözlerle bitirdi: “Ülkemizde “Bilimsel gıda otoritesi” oluşturulamaz; Etkin risk iletişimi stratejileri geliştirilemez ve bilim kuruluşları ve üniversiteler, GDO dahil gıda ile ilgili tartışmalı konularda; bugün olduğu gibi sessiz kalarak ve kurumsal görüş bildirmekten kaçınarak, halkın bilgilendirmesini uzman olmayan bireylere bırakırlarsa; toplumda GDO konusundaki gerçek ile risk algılaması arasındaki farkın sürmesine, geçmişte gıda ile ilgili çeşitli konularda örneklerini gördüğümüz suni kaos ve krizlere, bunların yaratacağı sonuçlara ve gıda güvenliği konusunda önceliklerin ters yüz olmasına, hazırlıklı olalım”.

Modern Gıda Biyoteknoloji Uygulamaları hakkında katılımcıları bilgilendiren ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zümrüt Begüm Ögel de sunumunda, GDO’lu ürünlerin çok sayıda ve uzun süreli risk analizi ve denemelerine tabi tutulduğunu belirtti. Modern biyoteknolojinin; Tıp-İlaç geliştirme, Gıda, Çevre, Malzeme, Endüstriyel, İnşaat, Biyomekanik ve Biyoelektrik  vb alanlarda geniş çaplı uygulamalarının olduğunu belirten Ögel, Gıda ve Tarım alanındaki uygulamalarda ürünlerde: Patojenlere ve virüse karşı direnç geliştirilmesi, çeşitli stres faktörlerine karşı direnç geliştirilmesi (sıcaklık, kuraklık… vd), besleyici değerin artırılması (protein değeri, vitamin değeri, omega- 3, omega-6 yağ asitleri…..vd), ekşime ve bozulmalarda gecikme. Önemli farmasötik ürünlerin hayvanlar ve bitkiler aracılığı ile üretilmesinin sağlandığını belirtti. 

GDO, biyoteknolojinin sadece bir parçası 

Çalıştaya katılan Avrupalı uzmanlardan bir diğeri olan Biyolog, Hukukçu Dr. Piet Van Der Meer, Genetik Modifikasyonun Biyoteknolojinin bir parçası olduğunu, ancak konuya daha geniş bir açıdan bakılması gerektiğini belirtti. Artan dünya nüfusu, artan gıda talebi, daralan tarım arazileri, küresel iklim değişikliği gibi gittikçe büyüyen küresel güçlükler olduğuna değindi. 

Hiçbir teknolojinin, bu çok karmaşık güçlükler yumağını tek başına çözemeyeceğini kaydeden Van Der Meer, tarımın istikbalinin “ya şu, ya bu teknoloji” şeklinde bir tercihte değil, mevcut her teknolojinin en uygun yaklaşımlarla bir araya getirilmesinde olduğunu, Dünya devletlerinin 1992 yılından beri  modern biyoteknolojinin bu güçlüklerin aşılmasına önemli katkılarda bulunabileceğini birçok vesileyle teyit ettiklerini belirtti. 

TBMM’ye sevk edilen Biyogüvenlik Yasa Tasarısı üzerine gözlemlerini de aktaran Van Der Meer, tasarının; Hükümetin biyoteknoloji konusunda bilgiye dayalı kararlar alabilmesine, biyoteknolojinin faydalarını azamiye çıkartırken risklerinin asgariye indirgenmesine imkan tanıyan ve uluslararası yükümlülük ve uygulamalarla tutarlı etkin, şeffaf ve işlevsel bir araç haline getirilebilmesi için  gözden geçirilmeye ve ince ayara ihtiyacı olduğunu kaydetti. 

Avrupa’nın GDO’lara eleştirel yaklaşması şaşırtıcı 

Tarımda ve gıda üretiminde genetiği değiştirilmiş organizmaların kullanılmasının, özellikle de genetiği değiştirilmiş ürünlerin yetiştirilmesinin yararları ve riskleri AB’de de tartışılmaya devam ediyor. 

Aralık 2008’de AB Çevre Konseyinde tekrar vurgulanan GDO’ların piyasaya arz edilmesi ve bunlara ilişkin uluslararası yükümlülüklerin yerine getirilmesi konularında AB yasal çerçevesinin geliştirilmesi resmi ağızlardan dile getiriliyor. AB’nin sürdürülebilir tarım ve kaliteli gıda üretiminde GDO uygulamaları açısından doğru değerlendirmeler yapmasına olanak tanıyacak yeni bir çerçevenin gerektiği belirtiliyor. 

GDO tartışmalarındaki en radikal söylem ise Avrupa Komisyonu Çevre Genel Müdürlüğü Başkanı Karl Falkenberg’den geldi. 25-26 Kasım 2009’da Hollanda’da gerçekleştirilen Uluslararası Avrupa Tarımı ve Gıda Üretiminde GDO Konferansında konuşan Falkenberg, Avrupa’da ticaret ve inovasyonun büyük öneme sahip olduğunu hatırlatarak: “AB’nin zengin hammadde ve enerji kaynaklarına sahip olmadığı düşünüldüğünde Avrupalı’nın refahı büyük ölçüde “akıllı ürünler ve hizmetler”e bağlıdır. Bu açıdan Avrupa’nın GDO’lara bu denli eleştirel yaklaşması şaşırtıcıdır” dedi. 

Avrupa’da yasal çerçevenin geliştirilmesi talepleri var 

Hollanda Tarım, Doğa ve Gıda Kalitesi Bakanı Gerda Verburg ile Hollanda Çevre Bakanı Jacqueline Cramer’in girişimiyle gerçekleştirilen konferansta AB’de GDO yetiştirilmesiyle ilgili yasal çerçevenin belirlenmesine ilişkin tasarı görüşüldü. 

Tasarı Mart 2009’daki AB Tarım ve Çevre Konseylerinde Hollanda hükümeti tarafından teklif edilmişti. Konferansın ikinci önemli konusu Avrupa tarımı ve gıda üretiminde GDO’ların kullanımının sosyoekonomik yönleriyle ilgili bilgi alışverişinin ve bilgi veritabanının sağlanması oldu. 

Konferansa AB Üye Ülkelerinden, çiftçiler, tüketiciler, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları, biyoteknoloji endüstrisi ve bilim dünyasından 250’nin üzerinde temsilci katıldı. Hollanda Tarım, Doğa ve Gıda Kalitesi Bakanı Gerda Verburg başkanlığında yapılan konferansta çalışma grupları, sunumlar ve çeşitli oturumlarla birlikte AB tarım ve çevre bakanları ve temsilcileri ile Avrupa Komisyonu Tarım ve Çevre Genel Müdürlüğü yetkililerinin katıldığı bir üst düzey yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirildi. 

Toplantıda gıda üreticilerinin 2050 yılında 9 milyara ulaşacak dünya nüfusunun sürdürülebilir şekilde beslenmesi sorunu ile karşı karşıya kalacaklarına dikkat çeken Hollanda Tarım, Doğa ve Gıda Kalitesi Bakanı Gerda Verburg: “Günümüzde AB en büyük GDO ürünü (özellikle hayvan yemleri için) ithalatçısı. Artık sorunumuz GDOlu ürünlerin AB’de yetiştirilmesine izin verip vermek istemediğimiz değil, nasıl yapacağımız oldu. İnsan ve çevre sağlığı en öncelikli konu olmakla birlikte GDO’ların sosyo-ekonomik etkilerinin de değerlendirilmesi önem taşıyor. Bir an önce Avrupa GDO izin sürecindeki tıkanıklığın giderilmesinin yollarını bulmak gerekiyor” dedi.   

Hollanda Çevre Bakanı Jacqueline Cramer ise kriterler uygulanırken GDOların ithalatı ve yetiştirilmesinin birbirinden ayrı değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı ve “serbest ticaret ve serbest pazar erişimi gibi WTO kurallarının söz konusu” olduğunu hatırlattı.

PaylaşTweetPaylaşPinGönderGönder

İlgiliYazılar

İlk dozdan sonra korona virüse yakalananlara kötü haber! Aşıları nasıl yapılacak?
Sağlık

İlk dozdan sonra korona virüse yakalananlara kötü haber! Aşıları nasıl yapılacak?

11 Nisan 2021
En çok protein içeren besinler nelerdir? Proteinli besinler ve yiyecekler listesi…
Sağlık

Triptofan içeren gıdalar nelerdir? Modunuz yükseltmek için mutlaka tüketin!

11 Nisan 2021
Ekmek uzmanı, koronavirüse karşı özel bir Ramazan pidesi hazırladı!
Yaşam

Ekmek uzmanı, koronavirüse karşı özel bir Ramazan pidesi hazırladı!

11 Nisan 2021

Bağlantıda Kalalım

Sıcak Haberler

İlk dozdan sonra korona virüse yakalananlara kötü haber! Aşıları nasıl yapılacak?

İlk dozdan sonra korona virüse yakalananlara kötü haber! Aşıları nasıl yapılacak?

11 Nisan 2021
En çok protein içeren besinler nelerdir? Proteinli besinler ve yiyecekler listesi…

Triptofan içeren gıdalar nelerdir? Modunuz yükseltmek için mutlaka tüketin!

11 Nisan 2021
Ekmek uzmanı, koronavirüse karşı özel bir Ramazan pidesi hazırladı!

Ekmek uzmanı, koronavirüse karşı özel bir Ramazan pidesi hazırladı!

11 Nisan 2021
TMO, Nevşehir’de patates alımlarına başladı

Patates ve soğan alımları başladı, miktar sınırlaması yok!

11 Nisan 2021
Gidahatti Logo

Gıdahattı.com, başta gıda olmak üzere hayatın her alanına ilişkin okuyucuların merak edebilecekleri, istedikleri konularda mümkün olduğunca yalın ve net bilgi alabilecekleri yeni nesil dijital medya platformudur.

Gıdahattı.com‘un insana ve hayata dair her konuda söyleyecek bir sözü, araştıracağı bir konu mutlaka vardır. Ayrıca sitemiz, eli kalem tutan ve hayata dair söyleyecek sözü olan herkese açık bir yayın platformdur.

Bizi Takip Edin

  • Hakkımızda
  • Site İçi Arama
  • Bize Yazın!

Copyright © 2019 - Tüm hakları saklıdır.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • EĞİTİM
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK

Copyright © 2019 - Tüm hakları saklıdır.