Açlıkla mücadele eden 690 milyon insana 130 milyon insanı daha eklemesi beklenen Covid-19 pandemisinin tarımın önemini hatırlattığını vurgulayan FAO Türkiye Temsilcisi Yardımcısı Ayşegül Selışık, tarımın stratejik bir sektör olarak tüm dünyada merkeze konulması gerektiğinin altını çizdi.
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilci Yardımcısı Ayşegül Selışık, Sabri Ülker Vakfı’nın düzenlediği Beslenme ve Sağlık İletişimi Konferansı’nın ikinci gününde, “Günümüzde Tarım ve Beslenme Gerçekleri” başlıklı panele FAO destekçisi ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak ile birlikte katılarak, beslenme konusunda FAO’nun temel yaklaşımlarını izleyicilerle paylaştı.
“Sıfır Açlık hedefine ulaşmak için tarım merkeze konulmalı”
BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan ikincisinin “Sıfır Açlık” olduğunu hatırlatan Selışık, artan nüfusu besleyebilmek için gıda israfının azaltılması, gıdanın adil bir şekilde dağıtılması ve insanların daha paylaşımcı olmaları gerektiğine dikkat çekti.
690 milyon insanın açlıkla mücadele ettiği günümüzde, bu olumsuz tabloya 130 milyon insanı daha eklemesi beklenen Covid-19 pandemisinin, hepimize tarımın önemini hatırlattığını ve sağlıklı gıdaya ihtiyacımızı gösterdiğini belirten Selışık, ‘Sıfır Açlık’ hedefine ulaşmak için kat etmemiz gereken uzun bir yol olduğunu, bunun için verimlilik artışının sağlanması, doğal kaynakların korunması ve inovasyonun desteklenmesi gerektiğini ifade etti.
Tarımın stratejik bir sektör olarak tüm dünyada merkeze konulması gerektiğinin altını çizen Selışık, küçük aile çiftçilerinin önemine değinerek, kültürel mirasımıza olduğu gibi tarımsal mirasımıza da sahip çıkmamız gerektiğine işaret etti ve tarımsal mirasımızda kadının önemli bir rolü olduğunu da vurguladı.
Tarımda dijitalleşme ve gençleşme!
FAO’nun araştırmalarına atıfla, küçük aile çiftçilerine gereken destek verilirse üretimimizin artacağı bilgisini paylaşan Selışık, bunu sağlamak için çiftçinin yeni teknolojiyle buluşmasının ve tarımın gençleşmesinin önemine işaret etti.
Türkiye’de tarımla uğraşan nüfusun toplam nüfus içindeki payının giderek azaldığını 1927 ile günümüzü karşılaştırarak ortaya koyan Dilara Koçak da, sürdürülebilir beslenmenin tanımını izleyicilerle paylaşarak, geleneksel üretim biçimlerimize sahip çıkmanın önemini “gelecek gelenektedir” diyerek vurguladı. Koçak, gıda israfı konusuna da değinerek, bir elmayı çöpe atmanın başka insanların su kaynaklarını da israf etmek anlamına geldiğini söyledi.
Yeterli beslenme ile sağlıklı beslenme arasındaki fark!
Son olarak, beslenme düzeylerine değinen Selışık, enerji bakımından yeterli beslenme ile sağlıklı beslenme arasındaki farka dikkat çekti. Sağlıklı beslenmeyi birçok gıda grubundan gıdaların ve gıda grupları içinde de daha fazla çeşitlilikte gıdaların tüketildiği beslenme olarak tanımlayan Selışık, gıda israfını azaltmak ve sağlıklı beslenmek için tüketicilerin bireysel olarak davranış değişikline gitmeleri gerektiğini vurgulayarak sözlerine son verdi.