Yeterli ve güvenli gıda arzının en önemli ayaklarından birisi de gıda güvenliği. Gıda Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen 7. Gıda Mühendisliği Kongresi, gıda güvenliği ile ilgili tarafları Ankara’da buluşturdu.
Gün geçmiyor ki, “Sakın şu gıdayı tüketmeyin, sağlığınızı kaybedersiniz”, “Gıdaların üretiminde kullanılan maddeler hastalığa davetiye çıkartıyor”, hatta ve hatta “Ambalajlı gıdaları tüketmeyin.” gibi uyarılarla bilgi kirliliği yaratılmasın, kafalar karıştırılmasın. Bilim adamı kimliği taşıyan kimi isimlerden de benzer şeyler duyan tüketiciler kaygılanıyor, belki beslenme düzenini yanlış bir şekilde değiştiriyor. Peki, bilgi kirliliğinin önüne geçebilmek için neler yapılmalı? Çözüm; daha fazla şeffaflık, bilimsel verilerle doğru iletişim.
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası’nın 24-26 Kasım 2011 tarihleri arasında Ankara’da düzenlediği 7. Gıda Mühendisliği Kongresi, gıda güvenliği konusunun tarafları; kamu kurum ve kuruluşlarının yetkilileri, bilim insanları, sektör temsilcileri ve basın mensuplarını buluşturdu. Yoğun katılımın gerçekleştiği kongrede; gıda güvenliği, gıda güvenliği konusundaki bilgi kirliliği, ülkemizdeki risk değerlendirme sistemi ve gıda denetimleri ele alındı.
Açılışta konuşan Gıda Mühendisleri Odası Başkanı Petek Ataman, bugün tartışılan konuların başında açlığın geldiğini belirterek, “Birlikte üretmeye ihtiyacımız var. Tüm paydaşların iş birliği içinde hareket etmesi gerekiyor” dedi. Gıda ile ilgili konularda yapılan bilimsel dayanağı olmayan açıklamalarla tüketicilerin kafasının karıştığını ifade eden Ataman, doğru stratejiler geliştirerek etkin bir risk iletişimi ortaya koymak gerektiğini söyledi.
TMMOB II. Başkanı Selçuk Uluata da, gıdada denetimin tek elde toplanacağı bir sistemin hayata geçirilmesi ve tüm tarafların bu sürece katılması gerektiğini kaydetti.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Pakdil ise, gıdanın tüm dünyada en önemli gündem konularından olduğunu söyledi. “Nasıl yeterli üretim yapılacak?” sorusuna cevap arandığını ancak paylaşımın da önemli olduğunu ifade eden Pakdil, “Türkiye olarak kendine yeten bir ülkeyiz, kendi nüfusumuza yetiyoruz. Ancak ithalat da yapıyoruz. Birileri bizden ürün alacak, biz de birilerinden alacağız” dedi.
En büyük israfın sağlıksız üretim olduğunu belirten Pakdil, sağlıklı ve kaliteli ham maddeye ihtiyaç olduğunu kaydetti.
UNICEF Türkiye Milli Komitesi Başkanı ve Bilkent Üniversitesi İnsani Bilimler ve Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Talat Sait Halman’ın konferansıyla başlayan kongrede dokuz oturum gerçekleştirildi. Kongre kapsamındaki “Gıda Mühendisliği Eğitimi” başlıklı panel, kongreye giden süreçte yaşamını yitiren ODTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Levent Bayındırlı anısına düzenlendi.
Gıda sektörü rekabetçi
Kongrenin ilk gününde “Gıda Güvenliği: Tüketiciler ve Sektör Açısından Risk İletişiminin Önemi” başlıklı bir sunum yapan Türkiye Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) Kurumsal İletişim Direktörü İlknur Menlik, konuşmasına, TGDF çalışmalarını ve gıda sektörünü anlatarak başladı.
Federasyonun 5 yıldan bu yana çıkardığı sektör envanterinin ciddi anlamda bir kaynak haline geldiğini belirten Menlik, envanterin ayrıntılarına inildiğinde ambalajlı gıda ve içecek sektörünün, diğer sektörlere göre AB ile net olarak rekabet edebilen tek sektör olduğunun görüldüğünü kaydetti. Tarım-sanayi entegrasyonunun, gıda zincirinin yaşam döngüsü içinde sürdürülebilir gıda güvenliğinin ana omurgasını oluşturduğunu vurgulayan Menlik, şöyle devam etti:
“Ham maddemizin yüzde 80-90’ını tarımdan alan bir sektör olarak tarım, gıda güvenliği açısından çok fazla riskleri olan bir başlığımız . Gıdanın üretimi, taşınması, satış noktaları, tüketicinin gıdayı evde uygun bir şekilde saklaması ve hatta pişirmesi süreçlerinin her biri gıda güvenliği başlığı altında ele alınması gereken konular. Ancak hepimiz iyi biliyoruz ki, izlenebilirliğin özü, gıdayı ambalajlamak; yetmez, gıdayı kayıtlı satabilmek.
Risk yönetimi, denetimi ve iletişimi, birbirinin ayrılmaz parçası. Bir defa riskin denetimi ve yönetimine ilişkin ciddi kurumlarınız olacak, bu kurumlarınız şeffaf, bilimsel veriye dayalı çalışacak, çok ciddi izlenebilirlik mekanizmaları olacak, sonra iletişimi konuşacağız.
Anlıyorum ki bakanlıkta böyle bir çaba, bir mevzuat oluşumu var. İnşallah bu oluşum çok kısa sürede hayata geçer ve biz, artık risk iletişimini daha mantıklı parametrelerle konuşuyor olabiliriz. Bağımsız bir gıda güvenliği otoritesi olmaksızın ne söylesek hepimiz için boş.
Gıda ve gıda güvenliğine ilişkin iletişimde federasyon olarak hedefimiz, bütüncül ve bilimsel bir yaklaşım. Gerek ulusal gerek uluslararası düzeyde tüm otoriteleri takip ediyor ve bilhassa gıda güvenliği eksenindeki gelişmeleri başta sektör oyuncuları, üyelerimiz olmak üzere tüm paydaşlarımızla paylaşıyoruz.
Asıl sorun, bilimsel temeli olmayan yaklaşımların medya üzerinden yarattığı dezenformasyon. Riskin algılanış biçimi; ortalama tüketicide farklı. Sizin, bizim anladığımız şeyi anlamıyor. Dolayısıyla ne yapıyorsak, ortalama tüketiciyi düşünerek yapmamız lazım. Bu konuda sadelik, şeffaflık, nitelikli bilgi paylaşımı çok önemli. Tüm kurumların medya üzerinden olabildiğince nitelikli bilgi paylaşımına odaklanması gerekiyor ki, biz bunu federasyonda kesintisiz yapıyoruz. Ama bağımsız gıda güvenliği otoritesi son derece önemli.”
İlknur Menlik konuşmasında, gıda güvenliği iletişimiyle beslenme, sağlık eksenindeki krizlerin iletişiminin birbirinden çok farklı olduğunun altını çizdi, bu noktada sağlık otoritelerine de çok büyük görevler düştüğünü kaydetti.