Hızlı Tüketim Malları Perakende Sektör Raporuna göre, pazardaki ilk dört teşebbüsün üçü indirim marketi ve pazarda yoğunlaşma oranları hızla artıyor. İndirim marketleri için özel markalı ürünleri üreten küçük işletmeler ile çiftçilerin gelirlerinin azalmasına yol açabilecek uygulamaların engellenmesinin şart olduğu belirtilen Raporda, teşebbüslerin alıcı güçlerinin kötüye kullanılmadığının garanti altına alınması gerektiği kaydedildi.
Türkiye Hızlı Tüketim Malları Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu, Rekabet Kurumu’nun sitesinde yayımlandı.
Hızlı Tüketim Malları (HTM) perakende sektörünün, yapısı ve ekonomideki kilit rolü sebebiyle Rekabet Kurumu’nun merceğindeki önemli alanlarından bir tanesini oluşturduğu vurgulanan raporda, “İlgili sektör Kurumuzca düzenli olarak hassasiyetle takip edilmekte ve sektördeki gelişmeler yakından izlenmektedir” denildi.
Türkiye’de Perakende Ticaret
HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’nda ilk olarak “Türkiye’de Perakende Ticaret” başlığı altında pazarın mevcut durumu ortaya konuldu.
HTM perakendeciliğinin, gerek sağlamış olduğu istihdam olanakları gerekse de ekonomiye yaptığı doğrudan ve dolaylı katkılarından ötürü Türkiye’de ve dünyada hizmet sektörünün en önemli kollarından birisini oluşturduğu belirtilen raporda, üreticiden tüketiciye tedarik zinciri içerisinde birçok aktör yer almasına rağmen tüketici ile doğrudan ilişki kuran ve köprü vazifesi gören perakende sektörünün, üreticiler için bir temsilci ve tüketiciler için aradıkları ürüne en hızlı ve ekonomik şekilde ulaşabilmek adına bir garantör niteliği taşıdığının altı çizildi.
Halen bakkal, büfe ve organize olamamış küçük marketlerden oluşan geleneksel perakende kanalın ağırlığını koruduğu Türkiye’de, organize HTM perakendeciliğinin gelişimini sürdürdüğü, organize HTM perakendeciliğinin önemli bileşenlerinden birisi olan indirim marketlerinin diğer perakende zincirlerine göre daha esnek oldukları ve küçük satış alanlarının vermiş olduğu avantajla mahalle aralarında dahi kendilerine daha kolay satış yerleri bulabildikleri kaydedildi. Raporda, şu değerlendirmeler yapıldı:
İndirim marketleri ve özel markalı ürünler
“İndirim marketlerinin sayısının son on yıl içerisinde hızla artışı pazarın yapısında da birtakım değişikliklere neden olmuştur. Başta ilgili pazara dönük yaklaşımdaki değişiklik olmak üzere pazarın yoğunlaşma seviyesindeki artış, perakendecilerin sahip oldukları alıcı gücünün sorgulanır hale gelmesine neden olmuştur.
Uzun vadede özel markalı ürünlerin sayısında ve büyüklüğünde yaşanan artış, indirim marketlerinin sayısı ve pazar içindeki büyüklüğü ile birlikte değerlendirildiğinde, tedarikçilerin markalarının pazarın toplamında elde edebilecekleri raf oranının düşmesini kaçınılmaz kılacaktır. Zaten kısıtlı satış alanına sahip olan indirim marketleri, pazardaki artan paylarının verdiği güçle birlikte, satış alanlarında ve raflarında özel markalı ürünlere yer verdikçe, tedarikçilerin kendi markalarını tanıtabilecekleri ve kârlılıklarını koruyabilecekleri satış alanları giderek azalmaktadır.
“Marketler tedarikçileri ile rakip oluyor”
Bu durum küçük ve orta ölçekli tedarikçiler ile pazara yeni giriş yapacak tedarikçiler için daha belirgin olacaktır. Keza perakendecilerin ölçeği küçüldükçe söz konusu perakendecilerin, tedarikçilerin özel markalı ürünler ve indirim marketleri karşısındaki kârlılık ve görünürlük düşüşlerini telafi edebilecekleri alanlar haline gelmeleri kaçınılmaz olacaktır.
Bunun yanı sıra marketlerin özel markalı ürünleri raflarında istedikleri gibi konumlandırabilmekte ve söz konusu ürünler için raf ücreti gündeme gelmemektedir. Bu durumsa marketlere markalı ürünler karşısında büyük avantaj sağlamakta ve bir noktada marketler kendi tedarikçileriyle rakip konumuna gelebilmektedirler. Marketlerin elde etmiş olduğu bu rekabetçi avantajdan en çok da küçük ölçekli üretici firmalar olumsuz etkilenmektedir.
Büyük satış alanlarına sahip ulusal düzeyde faaliyet gösteren marketler ile küçük satış alanlarına sahip olmasına rağmen çok sayıda mağaza ile faaliyet gösteren indirim marketleri bazı ürünlerde ve markalarda zarar etse dahi bunu diğer ürünlere olan yüksek yansıtma kabiliyetleri ile telafi edebilmektedirler. Buna karşılık satış alanı ve ürün çeşitliliği az olan bölgesel/yerel perakendeciler bu imkâna sahip olamamakta ve bazı markalardaki düşük kârlılıklarını diğer markalarla telafi edememektedirler.
Benzer şekilde ulusal düzeyde faaliyet gösteren perakendeciler ile indirim marketlerinin sahip olduğu alıcı gücü karşısında pazarlık güçleri daha az olan tedarikçiler de buradaki kayıplarını daha küçük ölçekli perakendecilerden telafi edebilmektedirler.”
Yerel ve küçük marketler, Pazar payını kaybediyor
Türkiye HTM Perakendeciliğinin Yapısı, Rekabet Hukuku Bakımından HTM Perakendeciliğinde İlgili Pazar Tanımları, HTM Perakendeciliğinin Alıcı Gücü ve Özel Markalı Ürünler Bakımından Değerlendirilmesi, Alıcı Gücüne İlişkin İktisadi Analizler, Alıcı Gücüne Yönelik Düzenlemeler başlıkları altında detaylı analiz ve tablolara yer verilen Raporun Sonuç bölümünde, çarpıcı değerlendirmeler yer alıyor.
HTM perakendeciliği pazarındaki yoğunlaşma oranlarının hızla arttığına dikkat çekilen Türkiye HTM Perakendeciliği Sektör İncelemesi Ön Raporu’nda, ilk dört firmanın pazar payı artarken, yerel ve küçük marketlerin pay kaybettiği vurgulandı.
“Çiftçi ve küçük işletmelerin gelirlerin azalması engellenmeli”
Rapora göre, pazardaki ilk dört teşebbüsün üçünü oluşturan indirim marketlerin ürün portföylerindeki özel markalı ürün ağırlığı diğer marketlerden daha fazla. İndirim marketleri tarafından tasarlanan bu ürünler çoğunlukla küçük ve orta ölçekli üretici veya çiftçiye ürettiriliyor. İndirim marketler bu satıcılar karşısında önemli bir alıcı gücüne sahip. Bu gücün kötüye kullanılması, söz konusu satıcıların faaliyetlerini zorlaştırarak, bu teşebbüslerin rekabetçi güçlerini zayıflatabilecek. Çiftçiler ile küçük ve orta ölçekli işletmelerin gelirlerinin azalmasına, yatırım, yeni pazarlara açılma ve yeni ürün geliştirme güdülerinin zayıflamasına yol açabilecek söz konusu nitelikteki uygulamaların engellenmesi şart. Teşebbüslerin alıcı güçlerinin kötüye kullanılmadığının garanti altına alınması, marketler arasındaki rekabete de olumlu yansıyarak, başta fiyatların düşmesi olmak üzere HTM perakendeciliği pazarında rekabetten beklenen faydaların kazanılmasında önemli bir rol oynayacak.
Raporda, alıcı gücü kaynaklı haksız ticaret uygulamalarına örnek olarak; perakendecilerin çeşitli isimler altında tedarikçilerden bedel alması, ödeme vadelerinin uzun olması, sözleşmede tek taraflı değişiklik yapılması gibi uygulamalar veriliyor.
Tedarikçiler şikayet etmiyor!
Sektör incelemesi kapsamına yapılan incelemeler sonucunda Türk Ticaret Kanunu, Türk Borçlar Kanunu ve 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da haksız ticari uygulamaları yasaklayan birtakım hükümler bulunmakla birlikte, tedarikçilerin şikâyet yolunu seçmedikleri ve dolayısıyla söz konusu hükümlerin işletilmediği tespit edildi.
Bu itibarla, son on yılda hızlı bir artış göstererek, gerek tedarik gerekse perakende seviyelerindeki aktörlerin faaliyetlerini ve rekabetin seviyesini olumsuz yönde etkileyebilecek önemli bir seviyeye gelen perakendecilerin alıcı gücünün kötüye kullanılmasının engellenmesini teminen, yasal bir düzenleme ve bu yasal düzenlemenin uygulamasından sorumlu, inceleme yapma ve yaptırım uygulama yetkilerine sahip bağımsız bir idari otoritenin varlığına ihtiyaç bulunduğu sonucuna ulaşıldı.
Neler yapılmalı?
Raporda, bunun için şu önerilere yer verildi:
“Bu vasıtayla,
– Bozulabilir tarımsal ve gıda ürünleri bakımından 30 günü aşan ödeme vadeleri,
– Diğer tarımsal gıdalar bakımından 60 günü aşan ödeme vadeleri,
– Bozulabilir gıdalarda kısa sürede yapılan iptal bildirimleri,
– Alıcının tek taraflı sözleşme değişiklikleri,
– İşlemle ilgili olmayan ödeme talepleri,
– Kayıp ve bozuk mal riskinin tedarikçiye transferi,
– Tedarikçi talebine rağmen alıcı tarafından tedarik sözleşmesine yazılı onay verilmemesi,
– Ticari sırların alıcı tarafından kötüye kullanılması,
– Alıcı tarafından yapılan ticari misillemeler,
– Tüketici şikâyetlerinin incelenmesi maliyetinin tedarikçiye aktarılması hususlarının yasaklanmasının;
– Satılmayan ürünlerin iadesi,
– Listeleme, raf ve stok bedellerini tedarikçinin ödemesi,
– Promosyon için tedarikçinin ödeme yapması,
– Pazarlama için tedarikçinin ödeme yapması,
– Reklam için tedarikçinin ödeme yapması,
– Alıcının tedarikçinin ürünlerini satmak için kullanılan alanlara yerleştirilmesi için tedarikçiden personel ücreti alması hususlarının ise düzenlenmesinin gerekli olduğu kanaatine ulaşılmıştır.”
Sektör soruşturmaları için neler dikkate alınmalı?
Ön raporda verilen bilgiler ışığında HTM ürünlerine yönelik perakende sektöründe alıcı ve satıcı tarafında son yıllarda artan yoğunlaşma oranları dikkate alındığında, haksız ticari uygulamalar özelinde yapılan değerlendirmeler ve bu kapsamda getirilen öneriler haricinde, sektöre yönelik olarak Kurumun gündeminde olan hususlar da şöyle sıralandı:
4054 sayılı Kanun maddelerinin uygulanması açısından;
– Sektöre yönelik olası soruşturmalarda 4. madde özelinde, madde metninde yer alan uyumlu eylem karinesinin daha etkin bir şekilde kullanılabileceği,
– Yine olası soruşturmalarda Kanun’un 6. maddesinde yer alan birlikte hâkim durum kavramının değerlendirmelerde dikkate alınabileceği,
– Kurumumuza yapılan birleşme devralma başvurularında bu sektör özelinde daha sıkı bir incelemenin gündeme gelebileceği, önceki kararlarımızda ilçe bazında yapılan coğrafi pazar tanımlarının ötesine geçilerek; semt, mahalle ve benzeri daha dar coğrafi pazar tanımlarının yapılabileceği;
– Birleşme devralmalara yönelik bildirim eşiklerinin sektör özelinde yeniden belirlenebileceği değerlendirilmektedir.
Grup muafiyeti için özel eşik belirlenmesi
Ön raporda alıcı gücüne yönelik olarak ulaşılan tespitler ışığında;
– 2002/2 sayılı Dikey Anlaşmalara Yönelik Grup Muafiyeti Tebliğ kapsamında alıcı gücüne yönelik görece düşük bir eşik tespit edilebileceği veya yalnızca bu sektöre özel bir eşiğin belirlenebileceği,
– Sektörde yapılan ve diğer rakiplerin rekabetçi açıdan dezavantajlı konuma gelmesine yol açan münhasırlık içeren anlaşmaların yeniden değerlendirilebileceği, örneğin bu kapsamda belli tip ürün ve ambalajların sadece tek bir teşebbüs için üretilmesini sağlayan anlaşmaların yasaklanabileceği,
“Çin Seddi” uygulaması
– Marketlerin özel markalı ürün ürettirerek hem üretici hem de satıcı olmasından kaynaklanan bir takım avantajlar elde ettiği ve bu şekilde üreticilerin bazı hassas ticari bilgilerine ulaşabildiği bilindiğinden, marketlerin özel markalı ve üretici markalı satın alma birimlerinin birbirlerinden tamamen ayrışmasını sağlayacak ve literatürde “Çin Seddi” olarak bilinen uygulamanın katı bir şekilde tesisi ve takibinin gündeme getirilebileceği değerlendirilmektedir.
Ayrıca diğer küçük veya yerel perakendecilerin büyük zincir marketlerle daha etkin bir şekilde rekabet edebilmesini sağlayabilmek adına;
– Küçük/yerel perakendecilerin daha uygun fiyatlarla ürün satın almasını sağlayacak alım birliklerinin teşvik edilebileceği, bu birliği oluşturan anlaşma ve kararlara 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında muafiyet tanınabileceği,
– Benzer şekilde yerel perakendecilerin yine çeşitli birlikler aracılığıyla özel markalı ürün üretmelerinin teşvik edilebileceği, bu anlaşmalara 4054 sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında muafiyet tanınabileceği hususlarında inceleme ve değerlendirmeler yapılmaktadır.”