Son araştırmaya göre düşük ve orta gelirli ülkelerin üçte birinden fazlasında obezite düzeyleri yükselirken, yetersiz beslenen toplum kesimleri de var olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün birçok üniversite ile birlikte yürüttüğü Kötü Beslenmenin Çifte Yükü (The Double Burden of Malnutrition) adlı dört bölümlük araştırma, 126 ülkede obezite yanında yetersiz beslenme vakalarının sıklığını inceledi.
Düşük ve orta gelir düzeyindeki 126 ülkenin 48’inde hem obezite, hem yetersiz beslenme vakaları görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre bu ülkelerde toplam nüfusun en az %20’si kilolu ya da obez. Diğer yandan çocukların büyük bir bölümü ya yaşına göre kısa kalmış (%30) ya da boyuna göre zayıf kalmış (%15) durumda. Yetişkin kadınların ise %20’sinin aşırı zayıf olduğu belirlendi.
Araştırmacılar kötü beslenmenin farklı türlerinin bir arada bulunduğu bir zamandan geçtiğimizi belirtiyor. Bu türler aynı anda, aynı ülkede, toplumda görülebildiği gibi, yaşamın belli dönemlerinde aynı kişide de oluşabiliyor. Bunun da ekonomik yükü giderek ağırlaşıyor.
Obezite artık düşük gelirli ülkelerin de sorunu
Eskiden daha ziyade yüksek gelirli ülkelerde görülen obezitenin artık düşük gelirli ülkelerde de, çoğunlukla yetersiz beslenme ile birlikte görüldüğü ifade ediliyor. DSÖ tahminleri dünyada 2,3 milyar çocuk ve yetişkinin obez olduğunu, diğer yağdan 150 milyondan fazla çocuğun yetersiz beslenmeye bağlı gelişme bozuklukları gösterdiğini ortaya koyuyor. Bu iki yükün giderek artan şekilde beraberce görüldüğü bölgeler ise Güney Doğu Asya ve Sahra altı Afrika.
Araştırmacılara göre ilk yaşlarında yetersiz beslenen çocuklar, hayatın ilerleyen safhalarında karbonhidrat ve yağ açısından yoğun seçeneklerle kolaylaşan, taze ve dengeli seçeneklere zorlaşan erişim nedeniyle fazla kilolu hale geliyorlar. Bu da tip 2 diyabet, felç ve kalp hastalıkları gibi bulaşıcı olmayan hastalıkların önünü açıyor. En düşük gelirli ülkeler, yetersiz beslenmenin devasa yükünü taşırken, artık buna giderek büyüyen obezite yükü ekleniyor.
Araştırmacılar bu durumun nedeninin yüksek oranda enerji, şeker, yağ ve tuz içeriğine sahip ürünlerin daha sağlıklı seçeneklere göre daha pahalı olmasına ve kent yaşamının güvenilir, sağlıklı fiziksel aktivite seçeneklerini azaltmasına bağlıyor.