2008, tüm dünyada krizlerin konuşulduğu yıl oldu. Eskiden krizler bölgesel olurdu ya da 2001 Türkiye örneğinde olduğu gibi ülkelerle sınırlı kalırdı. 2008 artık krizlerin de küreselleştiğini öğretti bize.
Ekonomilerin küçüldüğü, pazarların daralmaya başladığı yeni bir yıla giriyoruz. Üstelik bu kadarla da kalmayabilir. 2001 krizinden çıkardığı ders ve aldığı önlemlerle IMF’e bile ezber bozduran Türkiye, gerekli önlemler alınmazsa 2009 yılını da kayıp bir yıl olarak geçirebilir.
2009’a dair yapılabilecekleri tam olarak ortaya koymak için de geride ne bıraktığımıza bakmak gerekiyor. İşte sizlerle birlikte koca bir yıla tanıklık eden Gıdahattı’nın krizlerin dövdüğü yıl olan 2008’e düştüğü notlar…
Sektör büyümeye kararlı
Seçimler yılı olarak geçen 2007’de büyüme rakamları beklenenin altında kaldı, ya 2008? Peki, 2008’de ne olacak? Geçen yıl gıda devlerinin CEO’larına bu soruyu sorduk.
Ortak beklenti 2008’in sektör için iyi geçeceği yönündeydi ama şerh koymayı da ihmal etmediler, “Sektörün önünü açacak düzenlemeler bir an önce yapılmalı!”.
2009’a girdiğimiz bu günlerde yine aynı beklentiler var. Demek ki hala alınacak mesafe var. Ancak bu kez durum farklı, çünkü dünyanın krizi gelip bizim kapımıza da dayandı!
Dünya ısınıyor, Türkiye daha fazla!
Bugün yaşanan kuraklık sorununun öncekilerden ayrılan iki önemli yanı var: Küresel boyutta olması ve insan etkisi. Önlem alınmazsa, 2100 yılında dünyanın üçte biri kuraklaşacak. Bundan en çok tarım ve gıda sektörleri etkileniyor. Geçen yıl hazırladığı Kuraklık Kararnamesi ile hükümet 35 il, 210 ilçede kararname kapsamındaki tarımsal ürünlere değişen oranlarda destek ödemesi yaptı. Peki, sadece desteklemeyle bir çözüme ulaşılabilir mi? Gerekli önlemler alınırsa, evet! Eğer daha fazla katma değer elde etmek istiyorsak, tarım-sanayi entegrasyonunu sağlamalıyız. Yoksa sadece ürettiğimiz ürünü hammadde olarak ihraç etmek durumunda kalacağız.
Başka bir uygunsuz gerçek!
Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam, Haziran 2008’de yayınladığı “Başka Bir Uygunsuz Gerçek” (Another Inconvenient Truth) adlı raporda, biyoyakıt üretiminin gıda fiyatlarındaki global yükselişe %30 civarında katkıda bulunduğuna dikkat çekti.
Rapora göre, bugünün biyoyakıt politikaları, iklim değişikliği veya enerji krizlerini çözmüyor. Dünya Bankası tarafından hazırlanan başka bir rapor ise biyoyakıtın dünya genelinde gıda fiyatlarını %75 oranında arttırdığını ortaya çıkardı. Raporda, gıda fiyatlarının artışında ABD ve AB ülkelerinin biyoyakıt politikaları, en büyük faktör olarak gösteriliyor. Raporun çarpıcı bir de yorumu var; “Biyoyakıt kullanımında artış olmasaydı pirinç ve mısır stokları hatırı sayılır derecede azalmazdı”.
Bugünlerde yeni nesil biyoyakıt teknolojileri konuşuluyor. Gıda üretimi dışında kalan tarım ürünleri ya da bitkilerin biyoyakıt üretiminde kullanılması konusu da ağırlık kazanıyor. Böylece dünyanın enerji ihtiyacı ile gıda ihtiyacının dengelenmesi amaçlanıyor.
16 Ekim’de 1,5 milyar insan aç!
Birleşmiş Milletler’in yardım çağrıları yoksulluğu azaltmıyor. G-8 ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar işin ucundan tutuyorlar. Yoksulluk ve açlık dünyanın gündeminden hiç düşmese de, yoksul ve aç sayısında bir düşüş yaşanmıyor. Aksine Dünya Bankası raporuyla tescil edilen orana göre tüm dünyada yoksul sayısı %42 oranında arttı. Bu yaklaşık 100 milyon kişi demek. Yani bu yıl Dünya Gıda Günü’ne 1,5 milyar insan aç girdi. Bunun en büyük sebebi olarak, geçen 1-2 yıl içerisinde 1 dolar olan günlük açlık sınırının bu yıl 1,25 dolara yükselmesi ve bioenerji politikaları gösteriliyor. 2008 yılı Dünya Gıda Günü temasını “Dünya Gıda Güvenliği: İklim Değişikliği Sorunları ve Bioenerji” olarak belirleyen BM’in, gelişmiş ülkelere yaptığı yardım çağrıları da yoksulluğu ve açlığı azaltmıyor.
Sonuç, Dünya Gıda Yardımı Programı için gelişmiş ülkelerden toplanması beklenen 500 milyon $ yardım hala toplanabilmiş değil. Aç sayısı? Her geçen gün artmaya devam ediyor.
Pirinçte işin ölçüsü kaçtı
Kuraklık denildiğinde, ilk akla gelen gıda maddesi pirinç. Kuraklık nedeniyle geçen yıl üretimde yaşanan düşüşe bağlı fiyat artışları, özellikle ana besin maddesinin pirinç olduğu ülkelerde panik havası yarattı. Öyle ki birçok ülkede halk sokaklara döküldü. Bunun sonucunda, içlerinde en büyük ihracatçı ülke Tayland ve Mısır’ın da bulunduğu 40’a yakın ülke ihracatlarını durdurdu.
Bu durum ülkemizde de etkisini hemen gösterdi ve spekülatörlerin de devreye girmesiyle pirinç fiyatları birdenbire arttı. Zira yeni mahsule kadar Türkiye’de pirinç kıtlığı yoktu. Hatta artan fiyatlar sebebiyle tüketim azaldığından, piyasada arz fazlası oluşması bile muhtemelken pirincin kilosu 7-8 YTL’yi gördü. Bunun üzerine Pirinç Değirmencileri Derneği üyesi firmalar ‘Osmancık Pirinci’ni, kilosu 2,10 YTL’den toptancılara satmaya başladılar. Bu girişim fiyatların normal seviyesine inmesinde çok etkili oldu.
Fasıl aralarına sıkışan süreç
Türkiye-AB ilişkileri, bugüne kadar yayınlanan karşılıklı Ulusal Programlar ve İlerleme Raporlarıyla ağır aksak ilerlemeye devam ediyor. 2008 Katılım Ortaklığı Belgesi’ne karşılık hazırlanan “AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (2008) Taslağı” AB müktesebatına uyum kapsamında ilgili fasıllarda 2008 yılının 3. ve 4. çeyreğinde birçok yasal mevzuat ve düzenlemenin yayınlanmasını öngörüyor.
4. çeyrekte çıkarılması düşünülen yasal mevzuatlardan biri olan Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı da bu düzenlemeler arasında yer alıyor. Ancak taslak hala son şeklini alarak görüşe açılmış değil.
Çaylar İzzet Karaca’dan
Geçtiğimiz yıl Unilever Türkiye, Orta Asya, Kafkasya ve İran Yönetim Kurulu Başkanı İzzet Karaca’yı ziyaret ettik. Ziyaretimizde kendisinin kısa bir süre önce Kenya seyahatinden, Lipton’un çay bahçelerinden döndüğünü öğreniyoruz. O günlerde Gıdahattı’na bir çay dosyası hazırlıyoruz. Konumuz çay olunca da İzzet Bey’in anlattıkları daha bir ilgimizi çekiyor. Biz de İzzet Karaca’nın izlenimleriyle çayın Kenya’daki hikayesini dergimizde anlatmaya karar veriyoruz.
Kenya, çay bahçeleri ve çayı ile ünlü bir ülke. İzzet Karaca; “Unilever’in toplam çay bahçesi, uçuş alanı olarak baktığımızda 75 km.” diyor ve ardından, son günlerde sıkça duyduğumuz “Ölçek Ekonomisi” kavramının harikulade bir uygulamasını fotoğraflarla anlatmaya başlıyor. Uçsuz bucaksız çay tarlalarının görüntüsü gerçekten çok etkileyici. “Burada vermemiz gereken mesaj şu olabilir: Çay Türkiye’de çok küçük tarlalarda, bölünmüş. Tarım Bakanı’nın söylediği. Burada kilometrelerce çay tarlaları var. Bir taraftan girdiğiniz zaman öbür taraftan çıkılabiliyor” diyerek çözüm yolunda atılacak ilk adımı da söylemiş oluyor. O anlattıkça, anlatılanlardan ülkemiz adına çıkarılacak çok dersler olduğunu da anlıyoruz. Ayrılmadan önce son temennisini de paylaşıyor bizimle; “Darısı güzel Türkiyemiz’in ve yeşil Rizemiz’in başına!”.
Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2007
TGDF, 2008 yılına hızlı başladı. Her yıl sektörü ve tüketiciyi bilgilendirmeye yönelik etkinlikler düzenleyen TGDF, geçen yıl ilk olarak 11 Mart’ta Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2007 çalışmasını yayınladı.
TGDF, 2006 yılında başlattığı Gıda Envanteri çalışmasını geçtiğimiz yıl genişleterek AB gıda ve içecek sanayi ile ilgili geniş bir veri tabanı da ekledi. Özel ek olarak okurlarımıza sunduğumuz Türk Gıda ve İçecek Sanayi Envanteri 2007 adını taşıyan çalışma, sektörün kendi kapasitesini görmesini de sağladı.
TGDF Başkanı Şemsi Kopuz; kendi alanında ilk ve tek çalışma olan Envanteri; “sanayicinin ve karar alıcıların doğru ve güvenilir bilgiye ulaşması” için hazırladıklarını belirtti.
Fabrikalar kapanmıyor…
“Uzun süredir kota artışı bekleyen NBŞ üreticileri, 2007-2008 pazarlama yılında %50 artış beklerken %35 ile yetinmek durumunda kaldı.
Yeni artırımla ülke ihtiyacının ancak yarısının karşılanabileceğini belirten NÜD Başkanı Akyüz kararın ardından yaptığı değerlendirmede; “Bugüne kadar Bakanlar Kurulu kararı ile %50 yapılan bu artışın bu yıl %35’te kalmasının başta alkolsüz içecekler sektörü olmak üzere, şekerli mamul sanayinin tamamında hammadde sıkıntı yaşanmasına sebep olacaktır” dedi.
Sonuçta, %35 kota artırımına rağmen madalyonun görünmeyen yüzünde, NBŞ üreticilerinin ve NBŞ kullanan sektörlerin sorunlarının çözüme kavuşmadığı, bu sıkıntıların mısır üreticisinden, gıda sektörüne varıncaya kadar zincirleme bir dizi sorun yaratacağı görülüyor. Sorun, sadece NBŞ sektöründe değil, şekerin kendisinde de devam ediyor.
Ortalık kaçak şeker haberleriyle dolu. Tabii, şekerini kaçak temin eden, glikozunu da kaçak temin ediyor. Bu durum ise kayıt dışı ekonomiyi körüklüyor. Yani iş, neresinden tutarsanız elinizde kalıyor…
TGDF’nin önceliği tüketici!
TGDF’nin önerisiyle Ulusal Gıda Kodeks Komisyonu gündemine alınan “Ambalajlı Gıda ve İçecek Ürünlerinde Tüketici Etiket Algı Araştırması” sonuçları, Mart ayında Tüketici Haftası’nda yine TGDF tarafından düzenlenen Gıda Endüstrisi ve Tüketici İlişkileri Konferansı’nda kamuoyuna açıklandı. Bu araştırmanın dünyada örnekleri az ve aynı zamanda ülkemiz açısından da kendi alanında bir ilk olma özelliğini taşıyor. Araştırma ile birlikte tüketici açısından etiket üzerinde iyileştirme yapılması gereken öncelikli ilk 5 konu tespit edildi. Sonuçlar tüketicinin, etiketin basit, yalın, anlaşılır ve sembollerle anlatılmasını istediğini ortaya çıkardı. Araştırmanın özellikle Sağlık Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı Obezite ile Mücadele Eylem Planı ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın Türk Gıda Kodeksi çalışmalarına büyük bir ışık tutması bekleniyor.
Gıda güvenliği, yetki karmaşasına kurban!
Halihazırda gıda denetimleri konusunda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yanı sıra sularla ilgili hizmetlerde Sağlık Bakanlığı, TSE Standartlarının dış ticarette uygulamasında Dış Ticaret Müsteşarlığı, alkollü içkilerle ilgili ürünlerin ticaretinin düzenlemesi ve denetiminde Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu, şeker kotalarının tahsisinde Şeker Kurumu akla geliyor. Danıştay kararları ile belediyeler de bu kurumların arasındaki yerini sağlamlaştırdı. Gelinen nokta itibarıyla, ülkemizde gıda denetimi konusunda bir yetki karmaşası, denetimsizlik ve tüketicinin korunması konusundaki sistemsizliğin, bir sistem haline geldiği görülüyor.
2009’a girerken!
2008 yılında gıda sektörünün gündemine en geniş şekilde sayfalarında yer veren Gıdahattı, www.gidahatti.com haber portalı ile en sıcak haberleri sizlere ulaştırmaya devam etti. Geride bıraktığımız bir yıllık süreç içerisinde her gün sizlerle kurduğumuz sıcak temasta, 2 milyona yaklaşan bir ziyaretçi sayısına ulaştık. Hedefimiz, günlük ortalama 5.400 olan ziyaretçi sayımızı arttırmak! Bu başarının altında objektif, ilkeli ve çözüm odaklı habercilik anlayışımız yatıyor. 2009’da da bu böyle devam edecek.