Koronavirüs salgını bazılarının hayatına mal oluyor, bazıları hastalanıp iyileşiyor, şanslı bir kesim ise enfeksiyonu belirti göstermeden atlatıyor. İlk epidemiyoloji verileri COVID-19’un yaşlılarda, erkeklerde ve önceden kalp, akciğer rahatsızlıkları gibi durumları olanlarda daha ciddi seyrettiğini gösteriyor. Ancak hastalığı ciddi şekilde geçiren herkeste bu koşullardan biri olmayabiliyor. Diğer yandan, risk altında olduğu belirtilen kişilerin hepsinde de aynı semptomları, seyri ve sonuçları göstermiyor.
Uzmanlar öncelikle tanımların netleştirilmesi gerektiğini söylüyor. “Enfeksiyon” virüsün vücuda alınmış olması anlamına geliyor, virüse maruz kalma ya da hastalanma değil. “Hastalık” hafiften ağıra bir yelpazede öksürme, ateş ve diğer semptomların görüldüğü klinik bir durumdur. Bu semptomlar dokuların hasar görmesi ve bağışıklık sisteminin çalışması ile ortaya çıkar. Bu hasar çok fazla olur ve vücut kandaki oksijenin tazelenmesini ve diğer gerekli fonksiyonları yerine getiremezse hastalık ölümle sonuçlanabilir.
Modern tıp ve bilim enfeksiyonların neden farklı sonuçlara neden olabildiğini anlamamıza yardımcı olmuştur. Aynı risk grubunda, örneğin aynı yaşta olan farklı bireylerde enfeksiyonun farklı şekilde sonuçlanmasına neden olabilecek 5 farklı değişken bulunmaktadır.
1. Koronavirüs dozu
Bunların ilki mikrop dozajı, yani enfeksiyona neden olan virüs partiküllerinin vücuda alındığı miktardır. Düşük miktarların vücudun savunma sistemi tarafından bertaraf edilmesi daha olasıdır. Bu durumda enfeksiyon semptomsuz ya da hafif hastalık şeklinde ilerleyebilir. Aksine, yüksek miktarda partiküle maruz kalındığında virüsün hızla çoğalarak bağışıklık sistemini aşabilir. Bu da daha ciddi bir hastalık tablosuna neden olur.
2. Genetik özelliklerimiz
Genetik de enfeksiyon sonuçlarını etkileyen faktörlerden biri. Virüsler çoğunlukla hücrelere yüzey proteinleri sayesinde giriyor. Bu proteinlerin varlığı ve türü ise insandan insana değişiyor. Bu tarz proteinlere sahip olmayan biri enfeksiyona dirençli olabiliyor.
3. Virüsün giriş yolu
Üçüncü değişken virüsün vücuda hangi yolla alındığı. Havadaki damlacıkların solunması ile alınan virüse karşı gösterilen bağışıklık tepkisi ile virüsün ele, oradan da yüze bulaşması arasında fark oluyor. Ağız, burun ve ciğerin savunma mekanizmaları birbirinden farklı, bu nedenle enfeksiyonun izlediği yol, sonucu ciddi şekilde etkileyebiliyor.
4. Virüsün genetik yapısı
Dördüncü değişken virüsün kendi gücü. Virüslerin virülans olarak adlandırılan dokuları veya bağışıklık sistemini tahrip etme kapasiteleri, aynı cins de olsalar farklılık gösterebiliyor. Bu nedenle grip enfeksiyonlarının şiddeti her yıl değişiyor. Koronavirüs gibi bir mikroorganizmanın yayılımı küçük genetik farklılıklara ve bunların insan konaklarla etkileşimine göre değişiyor. Virüs insandan insana bulaşırken genetik yapısında oluşan küçük değişiklikler, hastalığa yol açma kapasitesini artırabilir ya da azaltabilir.
5. Bağışıklık sisteminin durumu
Hastalığın seyriyle ilgili son değişken ise kişinin bağışıklık durumu. Bireylerin özellikle daha önce yaşadıkları bulaşıcı hastalıklar, yeni enfeksiyonlara nasıl tepki göstereceklerini de belirliyor. Bağışıklık sistemi mikroplarla daha önceki karşılaşmaları hatırlıyor, bu da yeni hastalıklara gösterilen tepkiyi değiştiriyor. Bazı durumlarda bu olumlu bir şeyken, bazı hastalıklarda bir virüs tipiyle enfekte olmak, diğer tiplere karşı da hassasiyet geliştirmeye neden olabiliyor.
Alınan virüs miktarı, genlerimiz, virüsün bulaşma yolu, virüsün çeşidi ve bağışıklık sistemi hikayemiz birleştiğinde, semptom göstermeden enfeksiyonu atlatmaktan ölüme kadar farklı sonuçlar doğurabiliyor.
Bu nedenle, koronavirüsü kapan çoğu kişinin ciddi şekilde hastalanmadığına dair kanıtlar giderek artsa da, kimin ölümcül bir risk altında olduğunun bilinememesi salgının yaydığı korkuyu en üst seviyeye taşıyor. Bloomberg‘in haberine göre eski zamanlardan farklı olarak bilim günümüzde çok ileri düzeyde. Bu nedenle neler olup bittiğinin çok daha kısa sürede çözüleceği ortada.