Kadınlarda, menopozdan önce kalp ve damar hastalıklarının çok sık görülmediği yönündeki algının artık değişmesi gerektiğini belirten uzmanlara göre, artık kadınlar, menopozdan önce de risk altında!
Kadınlarda, menopoza kadar kalp hastalıklarının hiç görülmediği veya az görüldüğü algısı, genel olarak tüm dünyada yaygın. Oysa yapılan istatistikler, kadın ölümlerinin en sık nedeninin kalp hastalıkları olduğunu gösteriyor.
Kadınlarda kalp hastalığı görülme sıklığı artıyor
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde kadınlarda menopoz – kalp hastalığı riski konusunda açıklamalarda bulunan metabolic balance® Türkiye temsilcisi, Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Saide Aytekin, ABD’de yapılan çalışmaların, kadınlarda kalp hastalığı görülme sıklığının, erkeklere oranla her yıl 50.000 kişi arttığını gösterdiğini söyledi.
Avrupa için yapılan analizlerde, kalp damar hastalıklarından ölüm oranının kadınlarda %55, erkeklerde %43 olarak tespit edildiğine vurgu yapan Aytekin, verilerin, 35-65 yaşları arasındaki kadınların kalp damar hastalıklarına yakalanma sıklıklarının, tüm ülkelerde, hiç de azımsanmayacak oranlarda olduğunun altını çizdi.

“Menopoza kadar bir şey olmaz’ demeyin”
Türkiye’de de durumun pek farklı olmadığını, her yaş grubunda, erkeklerin ve kadınların kalp damar hastalıklarına yakalanma oranlarının neredeyse aynı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Saide Aytekin, “Ancak, Avrupa’da yapılan bir çalışmada ortaya çıkan, 45-75 yaş aralığındaki 100.000 erkek ve kadın hastanın kalp damar hastalıkları nedeniyle ölüm oranları Türkiye’deki sonuçlarla karşılaştırıldığında, Türk kadınlarının açık ara önde olduğu görülmektedir” dedi.
“Bu nedenle, ‘menopoza kadar bize bir şey olmaz’, ya da ‘kadınlarda kalp damar hastalıklarına erkekler kadar sık rastlanmaz’ algısının bir an önce değişmesi gerekmektedir” diyen Aytekin, kadınların menopoza kadar, kalp hastalıkları açısından oldukça rahat oldukları, ancak menopoz kapıya dayandığında kalp hastalıkları riskiyle karşılaşabilecekleri algısının son derecede yanlış olduğunu bildirdi. Aytekin, “Bu algının kırılması amacıyla Amerika’da başlatılan ‘Go Red for Women’ kampanyası tüm dünyada ilgi görmüş ve bu yıl 2 Şubat’ta kadınlar kalp damar hastalıklarına dikkat çekmek için kırmızı giysiler giydiler” diye konuştu.
Kadınlarda kalp hastalıkları neden hızla artıyor?
Kadınların %80’inin geleneksel risk faktörlerine sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Saide Aytekin, şu bilgileri verdi:
“Kadınlarda obezite oranları 40 yaşından sonra %50’leri bulmaktadır. Buna bağlı olarak insülin direnci ve şeker hastalığı oranları erkeklerden daha fazladır. Şeker hastalığına bağlı olarak gelişen kalp damar hastalıklarından ölüm oranları da erkeklerden çok daha yüksektir.
Ayrıca yapılan çalışmalarda, her yaş gurubunda hipertansiyon oranları kadınlarda çok daha yüksek bulunmaktadır. Türkiye’de yapılan çalışmalarda, tüm bölgelerimizde kadınlarda hipertansiyon oranlarının çok yüksek olduğu görülmektedir. Bunlara ‘tedavisiz kalma’ faktörü de eklenince, kadınlarda kalp damar hastalıkları görülme oranındaki bu artış kaçınılmaz olmaktadır.
Kadınların düzenli egzersiz yapma oranları da çok düşüktür. Bunun da etkisiyle menopoz sonrası kolesterol değerleri kadınlarda çok daha yüksek seyretmektedir. Erkeklerde birincil risk faktörü olarak kabul edilmeyen trigliserid yüksekliği, kadınlarda risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Kadınlarda HDL, yani koruyucu kolesterol oranları da erkeklerden daha düşüktür.
Tüm bu faktörlere kadınların sigara içme oranındaki artışı da ekleyince, bu sonuçlara şaşırmamak gerektiği anlaşılıyor. Dünyada, her yıl 1.5 milyon kadın sigaraya bağlı nedenlerden hayatını kaybetmektedir. Bunun önümüzdeki yıllarda 8 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir.
“Tuz tüketimi hipertansiyonu etkiliyor”
Diğer bir faktör de tuz tüketiminin giderek artmasıdır. Bu da hipertansiyonu doğrudan etkilemektedir. Karbonhidratlı, yani unlu gıdalar, trans yağlar, alkol tüketimi ve şekerli gıdalar da insülin direncini arttırarak hipertansiyona neden olmakta, vücutta su ve tuz tutulumu artmaktadır. Glisemik indeksi düşük olan sebzelerin ve ölçülü meyve tüketiminin bu riski azalttığı, patates, havuç, pancar gibi glisemik indeksi yüksek olan sebzelerin ise riski arttırdığı bilinmektedir.
Bu nedenlerle, genç yaşlardan itibaren beslenmeye dikkat edilmesi, karbonhidratlı gıdaların daha az tüketilmesi, sağlıklı karbonhidratlar tüketilmesi, spor alışkanlığı edinilmesi, özellikle ailede hipertansiyon varsa; zaman zaman tansiyon kontrollerinin yapılması, tuz tüketiminin azaltılması gibi önlemler, menopoz sonrasında daha sağlıklı olunmasını sağlayacaktır. Menopoz dönemine girildikten sonra da aynı önlemlerin sürdürülmesi, düzenli sağlık ve tansiyon kontrolleri hiç şüphesiz ki kalp damar hastalıklarının azalmasında çok önem taşımaktadır.
Unutulmamalıdır ki; Türkiye’de ve dünyada kadınları ilgilendiren en önemli sağlık sorunları diyabet, obezite ve metabolik sendromdur.”