Yemek yemek için mi yaşıyorsunuz, yaşamak için mi yiyorsunuz? Klasik bir sorunun cevabı her ne olursa olsun, bir şekilde her gün yemek yiyoruz. Peki iştah ile yaşımız arasındaki denge nasıl olmalı?
Maliyet, uygulanabilirlik, hatta akran baskısının etkisi yüzünden, yemekler ile karmaşık bir ilişkimiz var. Ama hepimizin ortak bir noktası var. İştahımız! Peki iştahınızı nasıl etkiliyor?
The Conversation sitesinde yayınlanan bir makaleye göre, sadece acıktığımızda, vücudumuz beslenme ihtiyacı duymaz. Ne de olsa, aç olmadığımızda da yemek yiyoruz, ya da açlığımıza rağmen öğün atlayabiliyoruz. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yiyeceklerin kokuları, reklamları ve fazla tüketilmesi gibi faktörlerinde iştahı arttığını ortaya koydu.
Değişen birçok faktör gibi, iştahımızda yaşımız ile birlikte sabit kalmıyor. Sheakespeare’in dediği gibi iştahımızın 7 yaşı var. Bu aşamaların daha iyi anlaşılması aşırı yemenin üstesinden gelmek için yeni yollar geliştirmeye yardımcı olabilir.
0 ile 10 yaş arası
Çocukluk döneminde, vücut hızlı bir şekilde gelişir ve erken yaşta oluşan beslenme alışkanlığı yetişkinliğe kadar uzanabilir. Pozitif bir ortamda tekrar eden tatma ve öğrenme stratejisi, çocukların sebze gibi önemli fakat alışılmadık tatlar hakkında bir fikir sahibi olmalarına yardımcı olabilir. Ayrıca, çocuklar aileleri tarafından “tabağındakileri bitir” söylemine maruz kalmaları, gençlerin kendi iştahlarını takip etme yeteneklerini yitirmelerine, daha sonraki yıllarda ise aşırı yemeye itebilir.
10 ile 20 yaş arası
Gençlerde, hormonlar tarafından yönlendirilen iştah ve boy artışı, ergenliğin gelişine işaret eder. Gençlerin, bu döneme yemeklere nasıl yaklaştığı, sonraki yıllarda yaşam tarzı tercihlerini de şekillendirir. Bu da, gençlerin beslenme alışkanlıklarının, daha sonra anne-baba olacakları gelecek nesillerin sağlığı ile içsel olarak bağlantılı olduğu anlamına geliyor. Rehberlik olmadan, gençler sağlıksız sonuçlar ile ilişkili yeme davranışlarına sahip olabilir.
20 ile 30 yaş arası
Genç yetişkinler gibi okula gitmek ya da evlenme gibi yaşam tarzı değişiklikleri kişilerde kilo almayı destekleyebilir. Vücutta bir kez biriken yağ miktarını eritmek genellikle zor. Vücudumuz enerji ihtiyacımızdan daha az tükettiğimizde daha güçlü iştah sinyalleri gönderir. Ancak, aşırı yemeyi önleyecek sinyaller çok daha zayıf olur. Bu da aşırı tüketim döngüsüne yol açar. Yeni bir araştırma alanı olan doyuruculuk, yeterince yemiş olma duygusunu geliştiriyor. Bu kilo vermeye çalışan kişiler için işe yarar, çünkü açlık hissi vücutta oluşan daha az yeme hissi önündeki temel engellerden biri olduğunu gösterir.
30 ile 40 yaş arası
Yetişkinlerin çalışma hayatı, baş döndürücü bir midenin ötesindeki diğer zorlukları da beraberinde getiriyor. Stresin, insanlarda yeme alışkanlıklarında hızlı bir değişime neden olmasında ve iştahın azalmasındaki etkileri de ortaya çıkıyor. İşverenler, stresli durumları yönetmenin yolları ile birlikte, verimli ve sağlıklı bir iş gücü için daha sağlıklı beslenmeyi teşvik etmek için çabalamalı.
40 ile 50 yaş arası
İnsanlar çoğu zaman yaşam tarzını değiştirmeden istediği şeyi yemek istiyor ve yine de sağlıklı bir bedene ve zihne sahip olmak istiyor. Fakat her beslenme şeklinin sağlıklı bir yaşama katkıda bulunmuyor. Dünya Sağlık Örgütü, sigara, sağlıksız beslenme ve fiziksel hareketsizliğin kötü bir yaşamın göstergeleri olarak belirtiyor. 40-50 yaşları arasında, yetişkinlerin davranışlarını sağlık yönünden belirledikleri gibi değiştirmeleri gerekir. Ancak hastalık belirtileri onlar için çoğu zaman görünmez olabiliyor.
50 ile 60 yaş arası
50 yaşından sonra, yılda %1 oranında kademeli bir kas kütlesi kaybı yaşamaya başlıyor. Kas kütlesi kaybı fiziksel aktivitenin azalmasına neden olur. Kişi, çok az protein tüketir. Bu, kadınlarda menopoz döneminde kas kütlesindeki azalmayı hızlandırır. Sağlıklı bir beslenme ve fiziksel aktivite yaşlanmanın etkilerini azaltmak için önemli.
60 ile 70 yaş arası
Günümüzde yaşam beklentisinin artması karşısında, yaşam kalitesinide korumak zorlu bir süreç. Beslenme, yaşlılık ile beraber gelen iştahsızlık ve açlık eksikliğinden ötürü, kasıtlı kilo kaybına ve daha fazla kırılganlığa neden olacağı için önemli. İştahsızlık, Alzheimer hastalığının etkilerinden de kaynaklanabiliyor. Yutma problemleri, diş sorunları, azaltılmış tat ve koku gibi etkiler de yemeye olan isteklerini azaltır.