Su kıtlığı kapıya dayandı!

Türkiye’nin su stresi yüksek bir ülke olduğunun altı çizilen TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu’nun raporunda, “Türkiye iklim değişikliğinden yoğun olarak etkileneceği tahmin edilen Akdeniz iklim kuşağında yer aldığından, sıcaklık artışı ve kuraklığın ülkemizin büyük bir bölümünde dünya ortalamasından daha fazla görüleceği, dolayısıyla su stresinin daha da artacağı tahmin ediliyor. Bu yüzden su tasarrufu hayati önem taşıyor” denildi.

Bakan Pakdemirli'den kuraklık ve sulama açıklaması: Tasarruf mümkün!
+2
Haber albümü için resme tıklayın

Artan nüfus, endüstriyel faaliyetler, tarım alanlarının sulanması için artan su ihtiyaçlarına karşılık iklim değişikliği sebebiyle azalan yağışlar, aşırı su çekimi nedeniyle küçülen veya kuruyan göller, sulak alanlar yine aşırı su çekimi sebebiyle her yıl daha da ulaşılması zor hale gelen yeraltı suları kısacası su kaynaklarının zamanla daha da yetersiz kalması ciddi su kıtlığı yaşanması ihtimalini her geçen gün artırıyor.

“Su yoksa hiçbir şey yok”

Toplumun tüm kesimlerinin suyun değerini, hayatiliğini anlaması ve aile bireylerine de bunu anlatması yönünde farkındalık çalışmasına ihtiyaç olduğunu belirten TÜBA Başkanı Prof. Dr. Muzaffer Şeker, “Dünyada su tüketiminde dengesizlikler var, bazı yerlerde hiç su yokken bazı yerlerde israf ediliyor. Hızlı tedbir almak zorundayız. Bu da topyekûn bir mücadeleyi gerektiriyor. Su yoksa hiçbir şey yok. İklim değişikliği ve küresel ısınmanın maliyetini gelecek nesillerin daha fazla yaşamaması için özenli davranmalıyız, bize emanet edilen doğal kaynakları verimli ve yerinde kullanmalı, gereksiz israftan sakınmalıyız.” dedi.

TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu’nun hazırladığı raporların kamuoyu ve karar alıcılarla paylaşıldığını ifade eden Şeker, “İklim Değişikliği Çerçevesinde Su Kaynaklarının Mevcut Durumu ve Geleceği” raporunun da çok kısa bir süre sonra konuyu tüm detayları ve çözüm önerileriyle açıklayacağını kaydetti.

Su kaynakları kirleniyor, dünyada her yıl 1.4 milyon kişi hayatını kaybediyor

BM verilerine göre son 20 yılda yaklaşık 750 milyon insan ciddi su kıtlığı, 2.3 milyar insan ise su stresi yaşanan bölgelerde yaşıyor. Yüzeysel sular ve yeraltı suları miktar olarak azalırken insan faaliyetleri sebebiyle kirlenirken, oluşan atıksular uygun teknolojiler ile arıtılmadığı için kirlenen su kaynakları sebebiyle her yıl 1.4 milyon kişi hayatını kaybediyor.

Yerkürenin yaklaşık %71’i suyla kaplı olmasına rağmen bu suların yaklaşık %97,5’i okyanuslardaki tuzlu sulardan, %2,5’lik kısmı ise tatlı sulardan oluşuyor. Tatlı suların da büyük bir kısmı denizlerde ve karalardaki buzullardan ibaret. Nehir, göl gibi yüzeysel tatlı su kaynakları toplam tatlı suların %0,26 gibi küçük bir kısmından ibaret. Sonuç olarak su kaynaklarının çok büyük bir kısmı, özellikleri veya konumları bakımından insanların kullanımı açısından uygun değil.

Dünyanın su ihtiyacı hızla artarken, kaynaklar giderek azalıyor

Dünya genelinde su kaynaklarının nüfusa paralel olarak dağılmadığını vurgulayan TÜBA Çalışma Grubu Yürütücüsü Prof. Dr. Mehmet Emin Aydın, dünya nüfusunun çoğunluğunun yaşadığı Asya ve Afrika’da su kaynaklarının oldukça kısıtlı olduğunu vurgularken;  küresel olarak bakıldığında temin edilen suyun %69’unun tarımsal, %19’unun endüstriyel, %12’sinin ise evsel ihtiyaçlar için kullanıldığını söyledi. Aydın, “2050 yılında su ihtiyacının 2000 yılına göre %50 daha fazla olacağı tahmin edilen araştırma sonuçlarına göre, yağışlardaki değişimler nedeniyle bazı bölgelerde su temin edilmesiyle ilgili önemli problemler yaşanacağı tahmin ediliyor” dedi.

Türkiye’nin su stresi yüksek!

TÜBA Çevre, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliği Çalışma Grubu, Türkiye’nin yıllık ortalama kullanılabilir su potansiyelinin 94 milyar m3’ü yüzeysel, 18 milyar m3’ü yeraltı suyu olmak üzere toplam 112 milyar m3 olduğu bilgisini verdi ve şunları paylaştı:

“Buna göre Türkiye’nin 2022 nüfusu dikkate alındığında kişi başına düşen su miktarı 1313 m3. Bu değer, uluslararası kabul görmüş Falkenmark indeksine göre Türkiye’nin su stresi yaşayan ülkeler arasında olduğunu gösteriyor. Türkiye’de de nüfus artışı, sanayileşme, tarımsal su ihtiyacı artarken, küresel iklim değişikliği nedeniyle ısınmadan kaynaklı buharlaşma artmakta, su ihtiyacı sıcaklıkla paralel artarken yağışlardaki değişim sebebiyle de su kaynakları azalıyor.
Nüfus yoğunluğu ve su ihtiyacı su potansiyeline paralel olarak dağılmıyor; Doğu Karadeniz bölgesinde yağışlar ve su potansiyeli yüksekken nüfus dağılımı, tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerin yoğunluğu düşük. Nüfus yoğunluğunun ve üretim faaliyetlerinin yüksek olduğu Marmara ve Ege bölgelerinde ise su kaynakları sınırlı. Marmara havzası mutlak su kıtlığı yaşanan bölge kategorisinde yer alırken, Burdur, Gedik, Susurluk, Akarçay, Büyük Menderes, Asi ve Sakarya havzaları su kıtlığı yaşanan bölgeler sınıfında. Konya Kapalı Havzası’nda ise sulanabilir tarım alanlarının ancak yarısı sulanabiliyor.
İklim değişikliğine uyum çalışmalarının büyük kısmı su ve kuraklık kaynaklı zararlar ile ilgilidir. İklim değişikliği etkisiyle sel, taşkınlar ve kuraklık afetlerine sebep olan aşırı hava olaylarının şiddeti ve görülme sıklığı artmaktadır. Son yıllarda kuraklık nedeniyle ekilen alanların 4’te 3’ünde rekolte kaybı yaşanmıştır. Taşkınlar, kuraklık ve aşırı hava olayları sebebiyle ekosistemler zarar görmekte biyoçeşitliliğin azalmasına, suların doğal temizlenmesi, karbon yakalama, doğal taşkın koruma, tarım, su ürünleri, rekreasyon alanları gibi ekosistem hizmetleri zarar görmektedir.

Türkiye’de sıcaklık artışı ve kuraklık dünya ortalamasının üzerinde görülecek

Türkiye iklim değişikliğinden yoğun olarak etkileneceği tahmin edilen Akdeniz iklim kuşağında yer aldığından, sıcaklık artışının ve kuraklığın ülkemizin büyük bir bölümünde dünya ortalamasından daha fazla görüleceği, dolayısıyla su stresinin daha da artacağı tahmin ediliyor. Su kayıp ve kaçaklarının hem şehir şebekelerinde hem sulama suyu dağıtım şebekelerinde mümkün olabilecek minimum değerlere indirilmesi gerekmektedir. Bazı yerleşimlerde su dağıtım şebekesinde ve tarımsal sulama kanallarında su kayıpları %50’lere ulaşıyor. Su ihtiyacının büyük bir kısmını oluşturan tarımsal sulamada su kayıplarının önlenmesi ve su verimliliğini artıracak şekilde damlama ve yağmurlama sulama sistemlerinin yaygınlaştırılması önemli. Kurak veya yarı kurak bölgelerimizde çok su tüketen bitkilerin üretimi tercih edilmemeli, daha az su ihtiyacı olan bitkiler seçmek zorundayız. Ayrıca şehirlere temin edilen suyun israfının önlenmesi evlerde kullanılan suların verimli kullanılması su tasarrufu ön planda olan ürünlerin tercih edilmesi, temizlik, kişisel kullanım esnasında suyun boşa akmasının önlenmesi çok önemli. Evlerde havuz, fıskiye, çim sulaması, araç yıkanması gibi çok su tüketen uygulamalardan artık vazgeçilmeli çünkü durum oldukça kritik.”

“Tarım arazilerinde su ve elektrik israfı, kaynakları zorluyor”

Değişen mevsim koşullarıyla birlikte baş gösteren kuraklık tehlikesi, yaz mevsiminde hem sosyal hayatta hem de farklı iş kollarında etkisini daha derinden hissettiriyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin Ağustos ayı boyunca su kullanımına yönelik getirdiği kısıtlamalar, su krizinin geldiği boyutları ortaya koydu. Alınan kararlara göre hortumla çevre sulamaları yasaklanırken otomobil ve halı yıkama faaliyetlerine sınırlama getirildi.

Diğer yandan verimli tarım alanlarıyla bilinen Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki birçok arazide, içme sularının bilinçsizce vahşi sulama (salma sulama) amacıyla kullanılması, konunun diğer önemli boyutuna işaret ediyor. Hem şebeke suyu hem de sondaj kuyuları açılarak elde edilen yer altı kaynak sularının kullanıldığı vahşi sulama, su israfına ve enerji maliyetlerinin artmasına sebep oluyor.

Sondaj kuyularından elektrikle çekilen su, israf ediliyor

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin 6 ilinde elektrik perakende dağıtım hizmeti veren DEPSAŞ Enerji’nin Genel Müdürü Murat Karagüzel, özellikle tarım arazilerindeki su ve elektrik kullanımlarına değinerek, şunları söyledi:

“Ülkemizin sahip olduğu tatlı su kapasitesinin ortalama yüzde 70’i, tarımsal faaliyetlerde kullanılıyor. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaygın görülen vahşi sulama (salma sulama) yöntemi, içme suyu kaynaklarının bilinçsizce kullanılmasına neden oluyor. Vahşi sulama yapmak için doğrudan şebeke suyu kullanıldığı gibi 800 metreye varan derinlikte sondaj kuyuları açılarak elektrikle su çekiliyor. Sulama esnasında orantısız su dağılımının olduğu bu yöntem, hem su israfına hem de yüksek elektrik tüketimine yol açarken, aynı zamanda çiftçiye büyük maliyetler çıkarıyor. Kuraklık tehlikesine karşı tüm çiftçilerin verimli sulama metotlarını kullanması gerekmektedir.

Verimli sulama yöntemleri ile en az yüzde 20 tasarruf mümkün!

Tarımda yağmurlama, damla ve gece sulaması gibi metotların yaygınlaşmasıyla yıllık yaklaşık yüzde 20 enerji ve su tasarrufu, üretimde ise yüzde 20’ye varan verimlilik artışı sağlanabilir. Örneğin bir çiftçi, doğru sulama ile 100 dönüm pamuk ekerse yıllık 50 bin kWh (120 bin TL) tasarruf edebilir. Çiftçilerimizin damla sulama, gece sulaması, hatta rüzgar enerjisi ile çalışan su pompası gibi metotlarla, tarım arazilerinde maksimum verimlilik alacaklarına ve bu sayede yüksek oranda enerji tasarrufu elde edeceklerine inanıyoruz.”

Ekli Dosyalar

15 Ağu 2023 - 14:49 - Çevre


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Gıda Hattı Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gıda Hattı hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gıda Hattı editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gıda Hattı değil haberi geçen ajanstır.