Toprak Bayramı kutlanırken, veriler, Türkiye’nin tarım topraklarını nasıl kaybettiğini ortaya koyuyor. Ülkemizde toplam arazi miktarının 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara gerilediğini bildiren TZOB Başkanı Bayraktar, “Nadasa bırakılan 3,2 milyon hektar alan ve 2,9 milyon hektar atıl tarım arazisi ile yaklaşık 6 milyon hektar tarım alanında üretim yapılmamıştır. Dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde ülkemizin topraklarını boş bırakma lüksü yoktur” dedi.
Toprağı olmayan ya da yetersiz olan çiftçilerin aileleriyle birlikte geçimlerini sağlayacak ve iş güçlerini değerlendirecek ölçüde toprak edinmeleri amacıyla 11 Haziran 1945 tarihinde Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu; Toprağın önemini vurgulamak amacıyla da aynı yıl 4760 sayılı ‘Toprak Bayramı Kanunu’ çıkarıldı. Kanunla birlikte her yıl Topraklandırma Kanunu’nun kabul edildiği 11 Haziran tarihini takip eden ilk pazar günü ‘Toprak Bayramı’ olarak kutlanıyor.
Toprak Bayramı’nda veriler iç açıcı değil!
Toprak Bayramı’nın 77’nci yıldönümü nedeniyle bir mesaj yayımlayan Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, gıdaya erişimde toprağın en önemli değer olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Toprağa ve toprakta üretim yapan çiftçiye yeteri kadar değer verilmemektedir. Ülkemizde tarım arazileri yıldan yıla azalıyor, kırsalda genç nüfus azalıyor, maliyetler nedeniyle çiftçi üretmekte isteksiz davranıyor. Ülkemizde topraklar yeteri kadar korunamıyor. Topraklarımızın tuzluluk, çoraklaşma, yanlış kullanım gibi nedenlerle kalitesi bozulmakta ve diğer taraftan da erozyon, amaç dışı kullanım ile de topraklarımız kaybedilmektedir. Ayrıca, tarım arazilerimizin küçük, parçalı, dağınık, çok hisseli olması ve sulama imkânlarının halen yetersizliği ile verimli kullanımı da sağlanamamaktadır.
Nitekim yüzölçümü 78,35 milyon hektar olan Türkiye’nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 1990-2020 döneminde 27,9 milyon hektardan 23,1 milyon hektara geriledi. Yani 30 yıllık bir süreçte 4,8 milyon hektar tarım arazisini kaybettik.
Ülkemizde en fazla tarım arazisine sahip olan Konya ilinde, son 10 yılda tarım alanları yüzde 10,5 azalmıştır. Aynı dönemde tarım arazilerinin en fazla olduğu illerimizden sırasıyla Şanlıurfa’da yüzde 16,6, Sivas’ta yüzde 17,8, Yozgat’ta yüzde 15,7, Çorum’da yüzde 12,5, Adana’da yüzde 12,4, Mersin’de yüzde 13,1, Kırşehir’de yüzde 17,6, Mardin’de yüzde 12,9, Edirne ilinde yüzde 14,0, Malatya’da yüzde 11,9, Muş’ta yüzde 12,3, Hatay’da yüzde 16,9 ve Kastamonu’da yüzde 13,4 oranında azalma gerçekleşmiştir.”
8 milyon hektar alan ÇKS'de kayıtlı değil!
Ülkemizde 23,1 milyon hektar alanın 15,2 milyon hektarının Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) kayıtlı olduğunu dikkat çeken Bayraktar, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“ÇKS’ye kayıtlı alanda üretim yapan çiftçiler tarımsal desteklerden faydalanabilmektedir. Bu durumda ülkemizde 8 milyon hektar tarım arazisi kayıt altına alınamamakta, bu alanların bir kısmında üretim devam etse de üretici destek alamamaktadır. Bu alanlarda üretim yapan çiftçi yüksek üretim maliyetleri karşısında destek de alamayınca üretimden vazgeçmek durumunda kalmaktadır.
ÇKS’ye kaydolamayan 8 milyon hektar alanın 2,9 milyon hektarı atıl tarım alanıdır. Bu durumda ülkemizde tarım yapılabildiği halde nadasa bırakılan 3,2 milyon hektar nadas alanı ve 2,9 milyon hektar atıl tarım arazisi ile yaklaşık 6 milyon hektar tarım alanında üretim yapılmamıştır.
“Ülke topraklarını boş bırakma lüksümüz yok”
“Dünyada ve ülkemizde gıda fiyatlarının hızla arttığı bir dönemde ülkemizin topraklarını boş bırakma lüksü yoktur. Stratejik ürünlerimizden buğdayın 2021 yılında ekim alanı 6,7 milyon hektardır. Biz buğdayın ekim alanına yakın bir alanda ülke olarak üretim yapamıyoruz. 6 milyon hektar alanda çiftçiye sanayicinin talep ettiği kaliteli üretimi yaptırabilmeliyiz. Bunu başarabilirsek, 2021 yılında yapılan toplam 8,1 milyon ton buğday ithalatına ihtiyaç duymak bir yana ihracat yaparak tarımın ülke ekonomisine katkısını artırabiliriz.
Diğer taraftan üretim planlamasının yapılamaması, sözde değil, tarafların hakkını koruyan gerçek anlamda sözleşmeli üretimin yaygınlaştırılamaması, artan üretim maliyetleri, ürün satış fiyat belirsizliği gibi nedenler çiftçinin dönemsel karar almasına neden olmaktadır.
“Buğday üreticisinin meyve, sebze üretimine yönelmesi, gelecek için büyük tehdit”
Tarımda plansızlık ve kontrolsüzlük üretimin şeklini de değiştirmektedir. 2002 yılından bu yana ülkemizde işlenen tarla alanı ve uzun ömürlü bitki alanı toplamda 26,5 milyon hektardan 3,4 milyon hektar azalmayla 23,1 milyon hektara düşmüştür. Toplam tarla bitkisi alanları 23,9 milyon hektardan 4,3 milyon azalmayla 19,6 milyon hektara gerilemiştir. Buna karşılık meyve bahçeleri, bağ ve zeytinlik gibi uzun ömürlü bitkilerin toplam alanı ise 2,6 milyon hektardan yaklaşık 900 bin hektarlık artışla 3,5 milyon hektara ulaşmıştır. Bu durum bize tarla alanlarının meyve bahçesi ve bağ alanına dönüştüğünü göstermektedir. Ancak bu dönüşüm sadece üreticinin kısa vadeli anlık kararına bırakılmamalı, Bakanlığımızca ülkemizin tarla bitkilerine olan ihtiyacı dikkate alınarak belli bir destekleme politikası çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
Buğday üreticisinin meyve ve sebze üretimine yönelmesi, gelecekte buğday üretimi için en büyük tehditlerden birini oluşturacaktır.”
Tarım arazilerine yönelik tehditler!
Tarımsal ovaların SİT ilan edilmesi gibi çıkarılan Kanunlar, yapılan çalışmaların yine de yeterli olmadığını, tarım arazilerindeki tehditlerin devam ettiğini vurgulayan TZOB Başkanı, “Verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız” ifadelerini kullandı.
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ile Dünya Gıda Programı’nın (WFP) açlığın ülkelerin istikrarını tehdit etmesinden dolayı yaşanabilecek geniş çaplı gıda krizlerine karşı uyarı yaptıklarına dile getiren Bayraktar, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyada gıda krizi beklenirken, önümüzdeki yıllarda yaşanabilecekler bugünden öngörülmektedir. Topraklarımızı kaybetmeye devam edersek, üretimde yeterlilik sağlayamazsak, dünyadan ürün bulma imkanımız azalacaktır. Artık bir karış dahi kaybedecek toprağımızın olmadığı ortadadır. Topraklarımıza sahip çıkmak zorundayız. Topraklarımızı koruyabilir, üretim yapabilecek çiftçiyi tarlada tutabilirsek, bu krizlerden çok daha az etkileneceğimiz ortadadır. Ülkemizde her yıl binlerce dekar verimli birinci ve ikinci sınıf tarım arazisi, konut, sanayi ve turizm yapılaşmaları, karayolu yapımı nedeniyle elden çıkıyor.
Alternatif marjinal tarım arazileri mevcutken, verimli tarım arazilerini tarım dışı amaçlarla kullanmak, büyük bir savurganlıktır. Birinci sınıf sulamaya uygun tarım arazilerimizin, imara açılmasına asla izin vermemeli, bu arazilerin üzerine sanayi tesisleri, şehirler kurmamalıyız. Turizm, madencilik ve ulaştırma için verimli tarım arazilerimizi kullanmamalı, meyve ağaçlarını, zeytinlikleri kesip yazlıklar inşa etmemeliyiz. Büyükşehir belediyeleri, tarıma kaynak ayırmalıdır. Valilikler ve büyükşehir belediyeleri, verimli tarım arazilerinin korunması konusunda çok hassas hareket etmeli, meraların tespit, tahdit, tahsis ve ıslah çalışmaları hızla tamamlanmalı, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir.
Bu topraklar evlatlarımıza bırakacağımız en değerli miras olacaktır.”
Yorum yazarak Gıda Hattı Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gıda Hattı hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gıda Hattı editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gıda Hattı değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gıda Hattı Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gıda Hattı hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gıda Hattı editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gıda Hattı değil haberi geçen ajanstır.