Dünyanın önde gelen gıda şirketleri, sürdürülebilirlik ve enerji konusunda sektörü yönlendiren adımlar atıyor. Geleceğe yönelik yatırımları olan her gıda ve tarım şirketi de buna hazırlıklı olmalıdır
Sürdürülebilirlik kavramını her geçen gün daha fazla duyuyoruz. Algıyı yönetebilmek için kavramın içeriği üzerine Unilever’in yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını paylaşmak istiyorum.
Araştırmaya katılanların yüzde 57’si “Sürdürülebilirlik” kavramını duymamış. Kavramı duyanlar ise, “Doğal kaynakların sürdürülebilirliği (%62), kültürel zenginliklerin sürdürülebilirliği (%43) ve çevre kirliliğinin önlenmesi (%42) en yüksek oranda söylenen tanımlar” olmuştur.
İş sorumluluğa geldiğinde ise, katılımcılar arasında şu görüş ortaya çıkmış. “Genel olarak kişiler, sürdürülebilirlik çalışmalarının daha çok devlet/hükümet ve toplumdaki tüm bireyler tarafından yürütülmesi gerektiğini düşünüyor.”
Kişilerin kendi sorumluluğunda olduğunu düşündüğü noktaların başında ise çevre kirliliği ve enerji tasarrufu gelmektedir.
“Sağlık ve Refah, Doğal kaynakların ve kültürel mirasların korunması, Gelecek nesillere iyi bir dünya bırakmak, Yiyecek ve içeceklerdeki tehdit, Enerji tasarrufu, Çevre kirliliği”.
SchneiderElectric’in yapmış olduğu Yeşil Tüketim Araştırması sonuçlarından da bahsetmek istiyorum. Buna göre;
•Tüketicilerin yarısı, yeşil ve çevre dostu ürünü ‘geri dönüşüm’ kavaramı ile tanımlıyorlar.
• Tüketicilere yeşil ürünler ‘geri dönüşümlü poşetler’ ve organik gıdalar.
• Tüketici, yeşil ve çevre dostu üründe aradığı özelliklerin içinde enerji verimliliğine verdiği önem yüzde 16.
• Tüketicilerin yüzde 13’ü her zaman yeşil ürün kullanıyor.
• Yeşil ürün tüketimi, üniversite mezunlarında, kadınlarda ve üst gelir gruplarında artış gösteriyor.
• Tüketicilerin en sık satın aldığı yeşil ürün, ‘organik gıda’
• Yeşil ve çevre dostu ürünlerin en büyük engeli, ‘fiyat yüksekliği’
• Tüketiciler, cam sektörünü ‘En yeşil sektör’ olarak görüyor.
• Tüketici gözüyle yeşil üründe sınıfta kalan sektörler; Kimya, Lastik ve İnşaat sektörü…
• Tüketicilerin yüzde 18’i evlerindeki enerjiyi verimli kullanmayı bilmediğini belirtiyor.
• Enerjiyi verimli kullanmak için evde yapılanların başında aydınlatmayla ilgili tasarruf var.
• Tüketicilerin yüzde 71’i yeşil ürün sayısını yetersiz buluyor.
• Tüketicilerin yüzde 73’ü bütçelerini sarsmaması koşuluyla yeşil ürüne biraz fazla ödeyebileceğini söylüyor.
Tarım ve sürdürülebilirlik ile tarım ve enerji arasında paralel bir bağ var.
Ayrıca, enerjinin tüketim ve temini ile ekilebilir arazilerin sürdürülebilir varlığı tarım sektörünü en fazla etkileyen etkenlerdendir. Enerjiye bağımlılığımızın rekor seviyeye çıktığı günümüzde, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımlar, dolaylı olarak tarımı da etkileyecektir.
Daha önce bu sayfalarda “Sürdürülebilirlik” kavramı üzerinde durmuştum. Bu sefer, yenilenebilir enerji kaynaklarına değinmek istiyorum.
Bugün kullandığımız yakıtların çoğunluğu fosil yakıtlardan oluşuyor. Biz bunu petrol, doğal gaz ve kaya gazı olarak tanımlıyoruz. İşin en olumsuz tarafı ise, fosil yakıtlar en fazla çevre kirliliği oluşturan sebeptir.
Enerjide fosil yakıtların alternatifi yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.
Dünyada enerji tüketimi, yaklaşık olarak 12-13 milyar ton petrol eşdeğerindedir. Türkiye, dünya enerji tüketiminin yüzde 1’i kadar enerji tüketmekte olup, dışa bağımlılığı yüzde 75 civarındadır.
Kişi başı tüketim açısından AB ve OECD ülkeleri ortalamasına bakacak olursak; yarısı kadar bir tüketimimiz söz konusu. Okyanus ötesi ile kıyasladığımızda dörtte bir oranında enerji tükettiğimizi görüyoruz.
“Su akar, rüzgar eser, güneş açar biz bakarız” tarzı bir yaklaşım var. Aslında bu tam doğruları ifade etmiyor. Türkiye, halen rüzgar enerjisi, hidroelektrik santraller ve jeotermal kaynaklardaki potansiyelimize baktığımızda 700-750 milyar kWs seviyesinde olduğunu görürüz.
Halen bu potansiyelin üçte birini kullanabiliyoruz. Bütün potansiyelimizi kullansak bile ihtiyacımızın en fazla yarısını karşılayabilecek durumdayız. Diğer bir ifadeyle; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın Stratejik Planına göre, 2023 yılında elektrik tüketimimizin yüzde 30’unun yenilebilir kaynaklardan temin edilmesi gerekiyor.
Genel olarak da Türkiye, enerji ihtiyacını karşılaması için her yıl 5 milyar dolarlık enerji yatırımı yapması gerekiyor.
Bütün bu yatırımların yüzde 75’inin özel sektör tarafından yapılacağını da unutmayalım.
Biraz da küresel temiz enerji pazarına bakalım: Temiz biyoyakıtlarda pazar yükseliyor ve 2012 itibariyle 95,2 milyar dolara ulaştı. Durağan bir seyir izleyen rüzgâr enerjisi yatırımları ise 73,8 milyar dolara yükseldi.
Güneş enerjisinde düşen yatırım çizgisi olmakla birlikte, yeni teknolojilerle tekrar ivme kazanması bekleniyor. Buna rağmen rüzgârdan daha fazla güneş enerjisi yatırımı var ve 80 milyar dolara erişti.
Geçen yıl, küresel temiz enerji yatırımları bir önceki yıla göre katlanarak 426 milyar doları aştı. Önümüzdeki yıllarda da benzeri bir seyir izlemesi bekleniyor.
Dünyamızın içinde bulunduğu çevresel sorunlar, ancak herkesin kendi üzerine düşeni yapmasıyla aşılabilir. Bu sebeple üretimden tüketime kadar zincirin her halkasının, üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesinin çok önemli olduğunu unutmayalım.
Dünyanın önde gelen gıda şirketleri, sürdürülebilirlik ve enerji konusunda sektörü yönlendiren adımlar atıyor. Geleceğe yönelik yatırımları olan her gıda ve tarım şirketi de buna hazırlıklı olmalıdır. Enerji yatırımları ile tarım yatırımları arasında paralel bir bağ olduğu vazgeçilmez bir gerçektir.
Uzun vadeli stratejileri olmayanların orta vadede de ayakta kalmaları mümkün görülmüyor.
Tarım ve gıda sektöründe başka yapılacaklar da vardır. Ancak genel strateji, küresel temiz enerji kaynaklarına dönüşle birlikte ele alınmalıdır.