AB Adaylık Süreci, Ulusal Program ve İlerleme Raporu
Fasıl aralarına sıkışan “süreç”
“Türkiye-AB ilişkileri, bugüne kadar yayınlanan karşılıklı Ulusal Programlar ve İlerleme Raporlarıyla ağır aksak ilerlemeye devam ediyor.”

13 Şubat 2008 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanan “2008 Katılım Ortaklığı Belgesi”ne karşılık olarak hazırlanan “AB Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı (2008) Taslağı” Ağustos ayında kamuoyuna açıklandı. Son hazırlanan 3. Ulusal Program, AB müktesebatına uyum kapsamında ilgili fasıllarda 2008 yılının 3. ve 4. çeyreğinde birçok yasal mevzuat ve düzenlemenin yayınlanmasını öngörüyor. 4. çeyrekte çıkarılması düşünülen yasal mevzuatlardan biri olan Veteriner Hizmetleri, Gıda ve Yem Kanunu Taslağı da bu düzenlemeler arasında yer alıyor. Ancak taslak hâlâ son şeklini alarak yayınlanmış değil.
İlerleme Raporu’na bakış
AB Komisyonu da her yıl Mayıs ve Kasım aylarında olmak üzere yılda iki kez İlerleme Raporu yayınlıyor. Bugüne kadar yayınlanan ilerleme raporları incelendiğinde Türkiye’ye, diğer aday ülkelerden farklı yaklaşıldığı, bu ülkelerden istenmeyen pek çok kriterin Türkiye’den istendiği görülüyor. Türkiye’nin maruz kaldığı bu durum birçok Avrupalı parlamenter ve devlet adamı tarafından da zaman zaman dile getiriliyor. 2008 yılı İlerleme Raporu’na yansıyan “Kıbrıs bandıralı ya da çıkışlı gemi ve uçaklara yönelik sınırlamalar kalkmadıkça Türkiye bu Fasıl’daki kriterleri yerine getirmiş sayılmaz” şartı ise bunun son örneği.
Süt ürünleri ve beyaz et
Yaklaşımlardaki bu farklılık teknik konularda da kendini gösteriyor. Örneğin, AB, Türkiye’nin AB’den sığır eti ve canlı hayvan ithalatı yasağını tenkit ederek yasağın kaldırılmasını katılım müzakerelerinin başlaması için kilit bir unsur olarak kabul ediyor. Ancak Türkiye’nin AB’ne süt ürünleri ve beyaz et ihracatında yaşadığı sıkıntıları görmezden geliyor.
Yine fındık, antepfıstığı, kuru incir, badem, ceviz gibi kuru meyvelerde bulunmasına izin verilen toplam aflatoksin limitinin, AB tarafından 4 ppb olarak uygulanması bir başka örneği teşkil ediyor.
3 fasılda Türkiye
Fakat tüm bunlar bir yana, İlerleme Raporu değerlendirildiğinde ülkemizin lehine yönelik birçok adımın Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından bir an önce atılması gerektiği sonucu ortaya çıkıyor. 11. Fasıl olan Tarım ve Kırsal Kalkınma başlığında, özellikle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yeniden yapılanması çalışmalarında bir ilerleme kaydedilmediği vurgulanıyor. Bu durum 2007 yılı İlerleme Raporu’nda da vurgulanmıştı. Tarımda uyumun sınırlı kaldığı, belirtiliyor. Rapora göre Türkiye, Kırsal kalkınma ile ilgili önemli ilerlemeler sağladı. Ancak, tamamen yerel idare sistemi içinde faaliyet gösterebilmesi için, gerekli idari ve kontrol yapılarının kurulmasının tamamlanması gerekiyor. Ortak Tarım Politikası (OTP) ile ilgili idari yapılara ilişkin olarak ilerleme ise Tarımsal Muhasebe Veri Ağı sistemi ve meyve-sebzelerle sınırlı kaldı. Fasılın sonuç bölümünde “genel olarak bu fasıldaki hazırlıklar hala erken aşamadadır” değerlendirmesine yer veriliyor.
Gıda güvenliği
Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı başlığını taşıyan 12. Fasılda, AB gıda güvenliği politikasına ilişkin mevzuatın aktarılması ve uygulamasının sınırlı kaldığı ifade ediliyor. Rapor, gıda ve yem ürünlerinin piyasaya sürülmesine ilişkin bir ilerleme olmadığı vurguluyor, bu fasıldaki katılım müzakerelerinin kilit unsurlarından biri olan ve TGDF’nin katkıda bulunduğu hijyen paketlerinin henüz mevzuata aktarılmamış olmasına da dikkat çekiyor. Bu fasılda diğer hususlar özetle şöyle belirtiliyor:
Farklı daireler ve kurumlar arasındaki görevlerin net bir şekilde bölünmemiş olması, halen resmi kontroller alanında sorunlara yol açmaktadır. Denetleme ve kontrol programlarının etkin uygulanmasını sağlayacak olan bilgi ağı sistemi iyileştirilmiştir. Bu başlık altındaki katılım müzakerelerinin kilit taşlarından biri olan tarımsal gıda tesislerinin AB yapısal gerekliliklerine göre sınıflandırılmasına ilişkin ön çalışmalar başlatılmıştır. Ancak tarımsal gıda tesislerinin AB hijyen şartlarına uyumu için yeterli adım atılmamıştır. Hayvansal yan ürünler konusunda da ilerleme gözlemlenmemiştir.
Etiketleme, sunuş ve reklam, katkılar ve saflık kriterleri, öz çözücüleri, hızla dondurulmuş yiyecekler, özel beslenme amaçlı gıdalar ve ışınlanmış gıdalara ilişkin mevzuatta uyum ileri seviyededir. Tatlandırıcılar, gıda ilaveleri, yeni gıdalar ve genetik olarak değiştirilen organizmalarla (GMO) ilgili müktesebata uyum henüz tamamlanmamıştır. Gıda ile temas eden malzemelere ilişkin mevzuatta uygulama ve müktesebata uyum ilerlemiştir. Maden suları konusundaki uyum ileridir.
Özellikle kontrol birimlerinin sorumluluklarını açıkça belirleyecek olan Gıda, Veterinerlik, Yem, Hijyen ve Resmi Kontroller ile ilgili çerçeve kanun henüz kabul edilmemiştir. Yemlerle ilgili özel kurallarda gelişme gözlemlenmemiştir. Genel gıda güvenliği politikasıyla ilgili olarak, Ulusal Gıda ve Yem Acil Uyarı Sistemi geliştirilmiştir. Ulusal kalıntı izleme planının uygulanması ve takibiyle, veterinerlik tıbbi ürünlerinin kontrolüne ilişkin işlemlerde ilerleme sağlamıştır. Bitki sağlığı alanındaki ilerleme sınırlı kalmıştır. Bitki koruma ürünleri alanındaki müktesebata uyum ileri bir seviyededir. Bitki sağlığı ve tarımsal karantina konusunda kanun henüz kabul edilmemiştir.
Fasılın sonuç bölümünde; “Gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı politikası alanında sınırlı ilerleme sağlanmıştır ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Uygulamanın tam olarak yapılabilmesi için merkezi ve yerel seviyelerde idari kapasitenin güçlendirilmesi yaşamsaldır” deniliyor.
Fasıl 13: Balıkçılık
Balıkçılık mevzuatının uyumu ve stok değerlendirme konusunda ilerleme olmadığı, merkezi idari yapının yetersiz olduğu belirtiliyor. Denetim ve kontrol konusunda sınırlı ilerleme var. Balıkçılık faslında yapılan değerlendirmede “ortak balıkçılık politikasının gelecekte uygulanabilmesi için pazarlama politikası ve idari yapı oluşturulmamıştır” deniliyor.
Hem AB İlerleme Raporu’nun hem de Türkiye’nin Ulusal Programı Taslağı’nın, söz konusu 3 fasıl incelendiğinde kimseyi memnun etmediği görülüyor. Bu nedenle yapılması gerekenlerin, bir an önce vakit kaybedilmeden gerçekleştirilmesinin de önemi ortaya çıkıyor. Çünkü bütün kesimlerin beklentisi, Türkiye’nin AB Uyumlaştırma sürecinin fasıl aralarına sıkışıp kalmaması yönünde.