Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB), et fiyatlarındaki artışa karşı gündeme gelen et ithalatına, “üretimi engellediği gibi tüketiciye de yansımadığı” gerekçesiyle karşı çıktı. TVHB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Talat Gözet, “Ülkemiz hayvancılığının sorunlarının ithalatla ve günü birlik popülist kararlarla çözülmesi mümkün değildir” dedi.
TVHB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Talat Gözet tarafından yapılan açıklamada, ülkemiz nüfusunun büyük çoğunluğunun gençler ve çocuklardan oluştuğu, bu nedenle kırmızı etin, toplumumuzun sağlıklı gelişimi açısından stratejik öneme sahip olduğu belirtildi. Talat Gözet, açıklamasında şunları kaydetti:
“Ancak; ülkemizde kırmızı et tüketimi 14-16 kg gibi çok düşük seviyelerdedir. Gelişmiş ülkelerde bu rakamlar 4-5 katı seviyelerindedir. Ülkemizin bu durumda olmasının iki sebebi var. Birincisi; maliyetlerin yüksekliği, diğeri de üretimin yetersizliğidir.
İthalat ile et fiyatları düşmez
Türk Veteriner Hekimleri Birliği olarak, sürdürülebilir bir hayvancılık politikası oluşturulması konusunda yıllardır uyarılarımızı yapıyoruz. Ancak; et arzını ithalatla arttırmayı ve yine fiyatları ithalatla düşürmeyi amaçlayan bir politika ile üretimin ve tüketimin arttırılması ve fiyatların düşürülmesi mümkün değildir. Bunun sonucu, kırmızı et piyasasında, yerli üretimin payı her geçen gün azalmaktadır.
Hayvan ve hayvansal ürünlerle ilgili her türlü ithalat, yerli üreticiyi olumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle de et ithalatı, üreticimiz açısından çok büyük oranda haksız rekabet ortamı yaratmaktadır. İthal edilen etin miktarından ziyade, yetkililerinin et ithalatının yapılacağı ile ilgili beyanlarının psikolojik etkisi ile piyasa istikrarı üretici aleyhine bozulmaktadır. Bunun sonucu üretici büyük kayıplar yaşamakta ve üretimden uzaklaşarak başka sektörlere yönelmekte ve yılların yatırımları heba olmaktadır. Yıllardan beri yapılan et ithalatı ile tüketici lehine de bir yansıma olmadığı gibi, sonuçta diğer ülkelerin yetiştiricisi ve yine spekülatörler kazanmıştır.
Ülkemizde, elverişli şartların da olmasına rağmen hayvancılık sektörü istikrarlı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulamamıştır. Dünyada gelişmiş 10 ekonomi içine girmeyi hedefleyen ülkemizin, kendine yeterli hayvansal protein üretmeden, bu ekonomik gelişmeyi gerçekleştirmesi mümkün değildir. Bunun için, hayvancılığımızı dünya pazarlarında rekabet edebilir güce kavuşturmamız gerekir.
Her sektörde olduğu gibi hayvancılık sektöründe de maliyet, bilgi ve teknoloji faktörü büyük önem taşımaktadır. Hayvansal üretim, bitkisel üretime göre daha yüksek maliyet ve daha fazla emek gerektiren bir alandır. Bu nedenle, gelişmiş dünya ülkeleri, bir devlet politikası olarak, hem kullanılabilir tarım alanlarının, hem de tarıma ayrılan desteklerin büyük çoğunluğunu hayvansal üretime tahsis etmektedirler.
Oysa ülkemizde son yıllara kadar hayvancılık desteklerinin tarım destekleri içindeki payı % 5-6 seviyelerindeydi. Son yıllarda bu oran %20’lere yükseltilmesine rağmen bununda direkt üreticiye yansımadığını uygulamalarda görmekteyiz. Bu oran %45-50 seviyelerine yükseltilmelidir.
Yine gelişmiş ülkelerde kullanılabilir tarım alanlarının en az %50’si hayvansal üretime ayrılırken, ülkemizde bakımsız meralarımızla birlikte bu oran %20-25 seviyesindedir. Bu haliyle hayvansal üretimin arttırılması ve sürdürülebilir olması, dünya pazarları ile rekabet etmesi mümkün değildir. Özellikle verimsiz olan meralarımızı en iyi şekilde değerlendirecek olan küçükbaş hayvancılık özel olarak ele alınmalı ve yeniden canlandırılmalıdır.
Ülkemiz hayvancılığının sorunlarının ithalatla ve günü birlik popülist kararlarla çözülmesi mümkün değildir. Öncelikli olarak belirtilen sorunları içine alan uzun vadeli ve akılcı devlet politikaları oluşturulmalı ve kararlılıkla uygulanmalıdır.”