Erken evre ve nüks eden prostat kanseri tedavisinde uygulanan yoğun ultrason dalgaları ile kanserli hücreler yok edilirken, sağlıklı dokular korunabiliyor.
Prostat kanseri, 50 yaş üzeri erkeklerde en sık görülen kanser türü.
Prostat kanseri, kansere bağlı ölümlerde ikinci sırada
Kansere bağlı hayat kayıplarında akciğer kanserinden sonra ikinci sırada yer alan prostat kanseri, sık görülüyor ve hastanın yaşamını ciddi anlamda tehdit ediyor. Bu nedenle, erken tanı ve tedavi olanaklarının artmasına yönelik bilimsel araştırmalar da yoğun şekilde devam ediyor.
Son yıllarda gerek erken tanı olanaklarının gelişmesi, gerekse hastalık bilincinin artmasına paralel olarak prostat kanserini erken evrelerde saptamak mümkün olabiliyor. Erken evre tanı oranının artması sayesinde de, prostatındaki tümörün diğer organlara yayılımın olmadığı hasta oranında büyük bir artış yaşanıyor. Ama bu hasta grubu için de yeni tedavi arayışları devam ediyor.
Bugün erken evre prostat kanserinin tedavisinde standart tedavi, cerrahi yöntemlere başvurularak tümör gelişen prostat dokusunun tümden çıkarılması. Ancak prostat dokusunun çıkarılma durumunda, deneyimli ellerde bile düşük oranda olmakla beraber yan etkiler gelişebiliyor. Bu yan etkilerden en çok korkulanı ise idrar kaçırma ve cinsel fonksiyon bozuklukları. Dolayısıyla tıp dünyasında ideal tedavi yöntemlerine dair arayışlar da sürüyor.
Yüksek Yoğunluklu Fokal Ultrason Yöntemi
Bu noktada üzerinde konuşulan yeni ve gelişmekte olan tedavi yaklaşımları içinde fokal (odaklanmış) tedavi önemli bir seçenek olarak dikkat çekiyor.
Erken tanılanan, diğer organlara sıçramamış ya da ışın tedavisi görmesine rağmen nüksetmiş prostat kanseri hastalarına uygulanan Yüksek Yoğunluklu Fokal Ultrason Yöntemi ile başarılı sonuçlar elde ediliyor.
Sağlıklı prostat dokuları korunuyor
Prostat kanseri hastaları için ideal tedavi arayışındaki en önemli ve umut vaat eden yeni gelişmelerden birinin fokal tedavi olduğunu belirten Üroloji ve Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Öbek, “Bu organ koruyucu yöntemle prostatın yalnızca hastalıklı bölgesi tedavi edilirken, organın sağlıklı bölgeleri korunabiliyor. Uygulamaya başladığımız yöntemde kanser hücrelerini öldürmek için ısıdan yararlanılıyor ve yüksek ısı ile kanser hücrelerinin imha edilmesi amaçlanıyor” dedi.
Bilimsel tıbbi veriler, Yüksek Yoğunluklu Fokal Ultrason (HIFU) yönteminin uygulandığı çok sayıda hastanın başarılı sonuçları olduğunu gösteriyor.

Üroloji ve Üroonkoloji Uzmanı Prof. Dr. Can Öbek
Hasta aynı gün evine dönebiliyor
Yöntemin uygulamasında hastadan MR görüntüsü alınarak kanserli bölge işaretleniyor ya da akıllı biyopsi tekniğiyle yeri tam olarak belirleniyor. Daha sonra kanserli bölgeye yarı robotik bir teknoloji kullanımı olan HIFU cihazı yardımıyla yüksek yoğunlukta ultrason dalgaları verilerek, kanser hücreleri öldürülüyor.
Hasta odaklı tedavi yaklaşımı açısından bakıldığında HIFU yöntemiyle tedavinin günübirlik bir işlem olması hasta açısından önemli bir kazanım sağlıyor.
Prof. Dr. Can Öbek, yaklaşık 1-2 saat içinde tamamlanan bu tedavi yönteminin uygulanmasıyla ilgili olarak şu bilgileri verdi:
“Tedaviye alınan hastamızın MR görüntüsünde görülerek işaretlenen ya da akıllı biyopsi tekniği ile yeri tam olarak belirlenen kanserli bölge, yarı robotik bir teknoloji kullanımı ile imha ediliyor. Bu yöntemle vücuda herhangi bir kesi yapılmasına gerek kalmıyor. İşlem bitiminde tedaviyi sonlandırmadan anında görüntüleme yapılarak, istenilen bölgede etkili tedavinin gerçekleşip gerçekleşmediğini de kontrol edebiliyoruz. Halen canlı hücreler olduğunu düşünürsek, işlem bitmeden bu hücrelere de müdahale ediyoruz. Hasta aynı gün evine dönebiliyor.”
“Uygun hasta” kriterleri
Halen yeni gelişmekte olan bir yöntem olmasına rağmen, HIFU yönteminin prostat kanseri tedavisi açısından son dereci yüz güldürücü sonuçlar yarattığını bildiren Prof. Dr. Öbek, bu sonuca ancak doğru ve iyi seçilmiş hastalarda ulaşılabildiğine dikkat çekti.
Dolayısıyla yöntemin tüm prostat kanseri hastaları için uygun bir yaklaşım olmadığının altını çizen Prof. Dr. Can Öbek, “Bugün genellikle yeni teşhis konmuş düşük ve orta risk grubu olarak tanımladığımız hasta gruplarında tercih edilmektedir. Doğru hasta seçiminde kanserin saldırganlığı, kaç odakta ve prostatın neresinde yerleşmiş olduğu gibi kriterler göz önünde tutuluyor ve ayrıntılı bir değerlendirme sonrasında karar veriliyor. Yöntemin uygulanabileceği bir diğer hasta grubu ise daha önce ışın tedavisi almış, ancak prostatta kanseri nüks etmiş hastalardır” bilgisini verdi.