Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ağustos ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Tüketici fiyatları endeksi ağustos ayında yüzde 0.13 artması beklenirken yüzde 0.4 arttı. Yaz aylarında fiyatlarda aşırı bir yükselme beklenmez. Ancak, Türkiye’nin bu yıl içinde bulunduğu olumsuz konjonktür birçok ekonomik göstergede de düzelmenin durmasına, hatta daha fazla bozulma görülmesine neden oldu. Enflasyonda Ağustos ayında görülen yüzde 0,40’lık yükselişle beraber yüzde 7’nin altındaki seyir de kalıcı olamamış oldu. Eylül ayından sonra yeniden yukarıya doğru hareketleneceği beklenen enflasyonun bu kapsamda yılsonuna doğru yüzde 8 üzerine hareket etmesi muhtemeldir.
Gıda ve alkolsüz içecekler kaleminde aylık bazda görülen yüzde 1,30’luk artış ise gıdada beklenen kırılmanın bir türlü gerçekleşmemekle birlikte, gıda fiyatlarının yaz aylarında hareketli olduğunu gözler önüne seriyor. Bu da elbette enflasyon görünümü açısından olumsuz oldu. Ayrıca son fiyat artışlarıyla beraber gıda enflasyonu da yıllık bazda yüzde 9,25’ten yüzde 9,71’e yükseldi. Bunun haricinde enflasyon sepeti içerisinde en yüksek ağırlığa sahip kalemlerden konut grubunun aylık bazda yüzde 0,35 artış gösterdiğini, ulaştırmanın ise gerileyen petrol fiyatları etkisiyle aylık bazda yüzde 38 gerilediğini görüyoruz.
Özel kapsamlı enflasyon göstergelerinde ise işin içine yüksek kur etkisi giriyor. Eylül’den itibaren enflasyonda iki yönlü baskı oluşacaktır. Birincisi baz etkisinin aleyhimize işlemeye başlayacak olması, diğeri de kur geçişkenliğinin fiyatlar üzerindeki etkisinin daha fazla hissedileceği gerçeğidir. Bu süre içerisinde TL’de ilave değer kaybı olması halinde yılsonuna doğru yüzde 8’in üzerine giden bir enflasyon göreceğiz.
İç ve dış belirsizliklerin kur dalgalanmalarını artırması olası. Para politikasına ve hükümet modeline ilişkin belirsizlikler ile beraber küresel bazda Fed’in faiz artırımı ihtimali başta olmak üzere oluşan riskler girdi maliyetleri üzerinden enflasyona yoğun bir yukarı yönlü baskı yapacaktır. 2015 yılı içerisinde üzerine koya koya giden bir ÜFE söz konusuydu. Tipik yaz yavaşlamasından sonra ÜFE artışının yeniden hız kazandığını görmekteyiz.
Tüm dünyada emtia ve petrol fiyatlarının gerilediği bir dönemde iç dinamiklerdeki bozukluk Türkiye’nin yüksek enflasyon sorununun büyüyerek devam etmesine neden oluyor. Özellikle kısa vadede siyasete ve para politikasına ilişkin; uzun vadede de mali politikalara ilişkin olumlu hikaye yaratmamız gerekliliği bir defa daha ortaya çıkmakta.