Çevreye duyarlı üretime bağlı
2050 yılında 9 milyar nüfusa ulaşması beklenen dünya, bugünden yaklaşık 2 kat daha fazla hayvansal protein tüketiyor olacak. Bu ihtiyacın karşılanabilmesi ise hayvancılığın sürdürülebilirliğinin sağlanmasına bağlı.
Dünya nüfusu artarken doğal kaynakların azaldığı günümüzde dünya nüfusunun beslenmesi en acil çözüm bekleyen sorunlardan biri olarak ön plana çıkıyor. Bu sorunun çözümünde ise tüketicilere yüksek kaliteli protein, üreticilere düzenli bir gelir sağlayan hayvancılık önemli bir role sahip. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nün yeni yayınladığı ‘Dünyada Hayvancılık 2011’ raporuna göre, gıda güvencesiyle ilgili en büyük sorunlardan biri, istikrarsız ekonomiler, doğal afetler ve diğer nedenlerle ihtiyacı olan herkesin gıdaya ulaşamıyor olması. Raporda hayvancılığın global gıda tedarikine pozitif katkısı için hayvanların yetiştirilmesinde kullanılan su, fosil yakıt ve tahıl kaynaklarının daha verimli kullanılması gerektiğine ve hayvancılığın sürdürülebilirliğinin sağlanması için dikkatli yönetilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.
Hayvansal protein ihtiyacı
1967 yılından bu yana global kümes hayvanı eti üretimi yaklaşık %700 arttı. Diğer hayvansal ürünlerin üretiminde de önemli artışlar oldu; yumurtada %350, koyun ve keçi etinde %200, sığır ve manda etinde %180 ve sütte %180. Dünyada Hayvancılık 2011 raporuna göre gelişmekte olan ülkelerde nüfus ve gelir artışıyla kişi başına hayvansal protein tüketiminde artış yaşanmaya devam ediyor. 2050 yılına kadar et tüketiminin yaklaşık % 73 artacağı; süt tüketiminin ise bugünkü mevcut seviyesinin %58 üzerine çıkacağı tahmin ediliyor.
Bugün dünya genelinde tüketilen kalorinin %12,9’u, gelişmiş ülkelerde ise %20,3’ü hayvansal ürünlerden sağlanıyor. Bu oranda kalori alımının protein tüketimine katkısının dünya genelinde %27,9, gelişmiş ülkelerde de %47,8 olduğu tahmin ediliyor.
Ancak küresel eğilimler her yerde aynı değil. Örneğin; üretim Doğu ve Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de hızla artarken Sahra-altı Afrika’da artış oldukça yavaş. Bu nedenle dünyanın yoksul ve gelişmemiş bu bölgesinde hayvansal protein tüketiminde artış yaşanmıyor. Afrika’da hayvansal proteinin ortalama tüketimi, Amerika, Avrupa ve Okyanusya’daki tüketimin dörtte birinden az. Kara kıtada uzmanlar tarafından tüm proteinler (bitkisel ve hayvansal) için önerilen tüketim seviyesinin sadece %17’si tüketiliyor. Raporda, hayvansal kaynaklı besinlerle, düşük gelirli nüfusun beslenme durumunun iyileştirilebileceği, ancak Doğu Afrika gibi hayvancılığa bağımlı kırsal toplumlarda sektörün gıda güvenliğine katkısının arttırılmasına, bozulmuş meraların geri kazandırılmasına, hayvan sağlığı hizmetlerinin güçlendirilmesine, canlı hayvan yetiştiricilerinin kendi hayvanlarını ve ürünlerini pazara sunabilmesine imkan sağlanmasına öncelik verilmesi gerektiği belirtiliyor.
Artış verimlilikle sağlanmalı
Gelecekte dünyanın en fazla nüfus artışının meydana geleceği şehirler başta olmak üzere, özellikle hayvansal üretim talebi çok daha büyük ölçekli ve yoğun hayvan yetiştirme operasyonları tarafından karşılanacak. Ancak bu tür sistemler, yeraltı suyu kirliliği, sera gazı emisyonları gibi çevresel etkilerinin yanı sıra potansiyel hastalıklar açısından da endişe kaynağı olarak görülüyor. En önemli sorun ise bu yoğun üretimin çevreye duyarlı olmasının acil olarak sağlanması. FAO’ya göre mevcut bilgi ve teknolojiye dayanarak, bunu yapmanın üç yolu var: Atık ve sera gazlarından kaynaklı kirliliğin azaltılması; hayvancılık için ihtiyaç duyulan su ve tahıl tüketiminin azaltılması ve tarımsal – endüstriyel yan ürünlerin geri dönüşümünün sağlanması.
Dünya hayvancılık üretiminde son 40 yılda gerçekleşen dalgalanma, toplam hayvan sayısındaki büyük artışla sonuçlandı. Ancak raporda, 2050 yılı için yapılan talep projeksiyonlarına göre; kümes hayvanları üretimini iki katına çıkararak, küçükbaş hayvanları %80, büyükbaşları ise %50 arttırarak karşılanabileceğinin öngörülmesinin zor olduğu belirtiliyor. Üretim artışlarının gıda, doğal kaynakların dönüştürülmesi ve atık azaltılması gibi verimlilik geliştirmeleri ile birlikte gerçekleştirilmesi, bunun için de sermaye yatırımı, destekleyici politikalar ve uygun yasal ortamın gerektiği vurgulanıyor.