• Künye
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Site İçi Arama
Gıda Hattı
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KORONAVİRÜS
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KORONAVİRÜS
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Gıda Hattı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Anasayfa Güncel

Dünya değişiyor yerimizi yeniden belirleyelim!

26 Eylül 2013
Süre:8 mins read
Fikri Türkel
FacebookTwitterLinkedinPinterestWhatsappEposta

 

Bu dönemde en büyük sıkıntıyı tekstilcilerimiz yaşıyor. Yazımıza da bu sektörle başlayayım.

Duayen tekstilcilerimizden Abdullah Kiğılı’nın sözüyle başlıyorum: Başarının yalnızca doğru adımları atarak kazanılacağını sanmıyorum. Zira hata yaparak, sonuçlarını yaşayarak dersler çıkarmak, ayaklarınızın yere daha sağlam basmasını sağlar. Ayrıca, başarı bir varış noktası değildir. Önemli olan sürdürülebilir başarıdır. Bunun yanında her şey inanılmaz bir hızla değişim içerisindeyken, bugünün doğrusu, yarının yanlışı olabiliyor. “Keşkeler” de yerini, “iyi kilere” bırakabiliyor. Ama sanırım şanslı biriyim. Keşkelerimin sayısının çok olduğunu düşünmüyorum.”

Keşke dedirtmeye çalışan bir dönem yaşıyor dünya… Eşitler arasında rekabet daha rahattır. Son bir ayda 6 ülkeye uğrama şansı yakaladım. Üç ayrı kıtada, farklı gelir diliminde ve birbirine doğrudan etkisi olmayan ülkeler. 2008’in küresel krizini her biri iliklerine kadar hissetmiş. Kriz tek ama sonuçlar aynı: Avusturya, İtalya, Dubai, Singapur, Avustralya.

Her derdin devası vardır. Bunun güzel örneklerinden birini Avustralya kırsalında dolaşırken öğrendim. Bir Aborjin’i yılan soksa ne yapar? Acil yetişebileceği ne klinik var ne de imdadına yetişecek yakınlarında bir doktor var! Çaresizliğin en güzel örneklerinden biridir. Yılanın zehiri vücuduna girdiği anda Aborjin, dört gün kımıldamadan yerinde duruyor. Yemeden içmeden, sakinliğini koruyarak hareketsiz zehrin vücuduna dağılmasına izin vermiyor. Dördüncü günün sonunda zehir ısırılan noktadan akıyor ve hayatına devam ediyor.

Birinci kural, çözüm vardır. Aranmadan çare bulunmaz. Ne zaman kriz ve benzeri bir durumla karşılaşılsa kullanılan ilk yorum “kriz fırsattır” oluyor. Herkes için geçerli bir kural değildir. Daha doğru bir yorum şöyle olmalıdır: Krizlerde mal ve sermaye el değiştirir. Konumunuzu belirleyin ki mal ve sermaye bu dönemlerde size aksın. Bunu öngöremiyor ve konumunuzu yeniden tanımlayıp vaziyet alabiliyorsanız “kriz fırsattır” demeye hakkınız doğar. İşin komik tarafı; krizleri fırsata çeviremeyen en geniş kesim, bu yorumu yapan yönetim danışmanları olmaktadır.

Bu yazıyı Avustralya’dan yazıyorum. Daha önceden bu gezi programı belli olduğu için, krizle ilgili değerlendirmeleri Pasifik’te tamamlamayı uygun gördüm. Doğu dünyasında gıdada en iddialı iki ülke Avustralya ile Yeni Zelanda’dır. Özellikle süt ve et tedarikinde bu iki ülkeden bağımsız bir strateji geliştirilmesi mümkün değildir.

Et deyince uçsuz bucaksız topraklarda gezinen ve sürekli çoğalan kanguruları kastetmiyorum. Koyun besiciliğinde ve yün sanayinde Yeni Zelanda’nın vazgeçilmez bir konumu vardır. Aynı şekilde Avusturya da, mera besiciliğindeki güçlü yanını Ortadoğu’nun en büyük et tedarikçisi olmasıyla sürdürmektedir.Her iki ülkeden elde edilecek know how ve seçkin ırk damızlıkları da buna ilave etmek istiyorum.

 

 

Dünyanın en yaygın fastfood ürünlerinden biri de pizzadır. İtalyan mutfağı, dünyaya sadece pizzayı sunmakla yetinmek istemiyor. Pizzanın vazgeçilmezi mozarella peyniri de yaymak istiyor. Bu da manda besiciliğinin yayılması demektir.

Uç örnekler vererek zihni tartışmayı zenginleştirmek istiyorum.

Haçlı seferleri sırasında Anadolu’dan götürülen mandalar özellikle Güney İtalya’nın önemli geçim kaynaklarından biridir. Türkiye’de de başta kaymak olmak üzere manda besiciliği, sütçülüğü kültürü olmasına karşılık İtalyan cinsleriyle rekabet edebilecek durumda değildir. Türkiye’dekiler yılda bir ton süt verirken, İtalyan mandaların 3 ton verimli olduğunu hatırlatmakta fayda var. Türkiye’deki 80 bin civarındaki manda varlığına karşılık İtalya’daki sayısı 400 bine yaklaşıyor. Verim açısından hesap edildiğinde ne büyük fark çıktığı daha iyi anlaşılır. Kriz dönemlerinde, bu tür hesaplar yapılması gerektiğini düşünüyorum. Verimliliği artırmak birinci çare olarak ortaya çıkmaktadır.

Melbourne’da ünlü bir Türk markasının mağazasının açılışına şahit oldum. Orada yaşayan bir Türk vatandaşı bu markamızı Avustralya’ya taşımış. Tipik bir franchaising uygulaması. Önümüzdeki 6 ay içinde aynı markanın 3 mağazasını açmayı planlamış durumda. Bu yatırımlarını tamamen öz sermayesi ile yapıyor.

Benzeri bir durum Mado için de geçerlidir. Üç tane Mado mağazasının yatırımını gerçekleştirilmiş ve en az o kadarı da açılma çalışmaları içinde. Sydney’deki Mado’nun müşterileri arasında yabancıların olması dikkat çekicidir.

Ünlü bir işadamımız Japonya’da döner zincirleri kurmayı hedeflemektedir. Yine bir başkası Cezayir’de ve bir diğeri Romanya’da benzerlerini kurmak için somut adımlar atmış durumda.

 

Mado örneğinde gıda perakendeciliğine gireceklerin dikkat etmesi gereken nokta şudur: Süt ürünlerinin doğrudan ihracatı söz konusu değil. Sucuk gibi ileri işlenmiş et ürünlerinde de çiğ et kullanımı genelde yasaktır. Dış pazarlar için ürün özelliklerini markanın değerini bozmayacak şekilde yeniden yapılandırmak gerekiyor. Avustralya’daki Türk sucuklarının haşlanmış etle yapılmasının sebebi budur. Bu dönemde tekstilcilerden daha çok gıdacının yurtdışına açılacağını düşünüyorum. Dış pazarlara açılmak, zorunluluk taşıdığı şeklinde de bunu yorumlayabilirsiniz.

Mado örneğinde gıda perakendeciliğine gireceklerin dikkat etmesi gereken nokta şudur: Süt ürünlerinin doğrudan ihracatı söz konusu değil. Sucuk gibi ileri işlenmiş et ürünlerinde de çiğ et kullanımı genelde yasaktır. Dış pazarlar için ürün özelliklerini markanın değerini bozmayacak şekilde yeniden yapılandırmak gerekiyor. Avustralya’daki Türk sucuklarının haşlanmış etle yapılmasının sebebi budur. Bu dönemde tekstilcilerden daha çok gıdacının yurtdışına açılacağını düşünüyorum. Dış pazarlara açılmak, zorunluluk taşıdığı şeklinde de bunu yorumlayabilirsiniz.

 

Olayı iki açıdan bakmak gerekiyor: Yurtdışındaki Türklerin konumu ve girişimciliği dikkate alınarak Turquality sistemi genişletilmelidir. Maddi destek olmadan bunlar yapılabiliyorsa, teşvik ve fonlarla nelerin yapılabileceği hesap edilmelidir.

İster iç pazarda isterse dış pazarlarda yeni bir yapılanmaya giren yatırımcıların dikkat etmesi gereken birinci nokta şudur: Mass alanlar, güçlü markaların hareket alanıdır. Küçükler “niş” pazarları hedeflemelidir. İkinci öncelikli kural; Türkiye’ye uzaklığı 4 saati geçmeyen uçuş noktalarında var olmayı hedeflemelidirler. Pasifik, Afrika, Uzakdoğu gibi alanları tercih ettiklerinde ise bölgesel yapılanma amacıyla göç etmeleri veya aileden birini işin başına geçirerek bu projeye başlamalıdır.

Bundan sonraki adım iletişimdir. Farklı kültürleri tanımadan daha önemlisi iletişimin kurulmasıdır. İletişim deyince iç iletişimizi de unutmayalım. Kargaşa dönemlerinde sıkıntıların en büyük yansıması psikolojik yapımızla, aile ilişkilerimizde ortaya çıkmaktadır. İç ve aile huzurunu yakalamayı ve kişisel iletişimimizi yönetmeyi ihmal etmeyelim…

İşadamları, meslek kuruluşlarının temsilcileri intihar demeçleri vermektedir. İtalya’ya gidişimde; ısrarla krizle ilgili yorumlarını almak istediğim farklı birimlerdeki yöneticilerin her biri konuyu geçiştirdiler. “İş yapalım, kriz hükümetin sorunu” demeyi tercih ettiler. Tedbir arayışı, hükümete olan taleplerle kamuoyunu yönetme usulü karıştırılıyor. Böyle olunca da imkânı olanlar bile talebi azaltıyor.

Bir diğer yöntem de, reklamların kısılmasıdır. İlk veriler Türkiye’deki reklamların %25-30 olduğudur. Aralık-Ocak dönemi reklam verenlerin medya ile reklam sözleşmelerinin yapıldığı dönemdir. Daha cazip sözleşme ve reklamını daha iyi bir frekansta yayınlama ve daha yaygın kitlelere ulaşma için en ideal dönemdir.

Sadece reklam değil diğer iletişim yollarını da yeniden gözden geçirmek gerekiyor. Kurumsal sosyal sorumluluk ve itibar yönetimine yönelik halkla ilişkiler çalışmaları da buna dâhil edilmelidir.

Türkiye’ye her yıl 20 milyon turist gelmektedir. 20 milyon turistin %46,6’sı kebaba bayılıyor, %30’u Türk tatlılarının hayranı. Bu rakamları göz önünde bulundurarak etiketlerinizi ve iletişim mecralarınızı bir kere daha gözden geçirmek için bundan daha iyi bir durum olur mu?

Mesele sadece gelen turistler değil. Almanya’daki yeğeniniz, Avustralya’daki hemşeriniz, Balkanlardaki akrabalarınız da sürekli Türkiye ile ilişki içinde. Televizyonlarınızı izliyor, gazetelerinizi okuyor ve Türkiye markalarını kullanmayı tercih ediyor. Sınır komşularımız da medya frekansları içinde olmalarının yanı sıra Türkiye ürünlerinin etkisi altında.

Gıda geleceğin en stratejik sektörü olmayı ağırlaştırarak sürdürecek. Bu süreçte konumunuzu nasıl belirlediğiniz önemlidir. Rakamlar bütün emtia ve hammadde fiyatlarının yeniden belirleneceğini ve pazarın yeniden şekilleneceği yönünde.

Hesaplarınızı yeniden yapmanızın yanı sıra dünyanın herhangi bir yerinde doğan yeni fırsatları da yakından takip etme ve aksiyon alma zorunluluğu içindeyiz.

Konumunu belirleyen, azmini artıran, daha hızlı düşünen ve hareket eden en avantajlı çıkan olacaktır.

PaylaşTweetPaylaşPinGönderGönder

İlgiliYazılar

Pandemi güncesi: Günlük vaka sayılarına rekor dayanmıyor!
Dünya

ABD Başkanı Biden: “200 milyon aşı sayısına ulaştık”

22 Nisan 2021
Trump, Çinli Tiktok’a 15 Eylül’e kadar süre tanıdı!
Güncel

İngiltere’den TikTok’a milyarlık dava

22 Nisan 2021
Prof. Dr. Sevil Atasoy, üçüncü kez Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nda!
Güncel

Prof. Dr. Sevil Atasoy, üçüncü kez Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nda!

21 Nisan 2021

Bağlantıda Kalalım

Sıcak Haberler

Pandemi güncesi: Günlük vaka sayılarına rekor dayanmıyor!

ABD Başkanı Biden: “200 milyon aşı sayısına ulaştık”

22 Nisan 2021
Trump, Çinli Tiktok’a 15 Eylül’e kadar süre tanıdı!

İngiltere’den TikTok’a milyarlık dava

22 Nisan 2021
Prof. Dr. Sevil Atasoy, üçüncü kez Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nda!

Prof. Dr. Sevil Atasoy, üçüncü kez Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu’nda!

21 Nisan 2021
23 Nisan’da sokağa çıkma yasağı olacak mı? İçişleri Bakanlığı Genelge gönderdi…

23 Nisan’da sokağa çıkma yasağı olacak mı? İçişleri Bakanlığı Genelge gönderdi…

21 Nisan 2021
Gidahatti Logo

Gıdahattı.com, başta gıda olmak üzere hayatın her alanına ilişkin okuyucuların merak edebilecekleri, istedikleri konularda mümkün olduğunca yalın ve net bilgi alabilecekleri yeni nesil dijital medya platformudur.

Gıdahattı.com‘un insana ve hayata dair her konuda söyleyecek bir sözü, araştıracağı bir konu mutlaka vardır. Ayrıca sitemiz, eli kalem tutan ve hayata dair söyleyecek sözü olan herkese açık bir yayın platformdur.

Bizi Takip Edin

  • Künye
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • Site İçi Arama

Copyright © 2019 - Tüm hakları saklıdır.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • ANASAYFA
  • GIDA
  • TARIM
  • SAĞLIK
  • EKONOMİ
  • DÜNYA
  • KORONAVİRÜS
  • DEĞER KATANLAR
  • DİĞER
    • EĞİTİM
    • MUTFAK
    • BİLİM
    • ÇEVRE
    • YAŞAM
    • HAVA DURUMU
    • GÜNCEL
    • ASTROLOJİ
    • KİTAPLIK

Copyright © 2019 - Tüm hakları saklıdır.