Deniz Altınalev
Tarım Dairesi Başkanı
İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi
Dış Ticaretimiz Açısından Gıda Güvenliğine Bakış
Geleceğin gıda ticaretinde, dünyada geçerli olan akımlar tüm sektörler üzerinde etkili olacak
Dünya pazarına gıda ürünü tedarik eden firmalarımızın yoğun rekabet koşulları içerisinde, gıda güvenliği konusunda gerekli donanıma sahip olması ve bunu da uygun sistemle belgelemesi gerekmektedir.
Gelişmekte olan birçok ülkede olduğu gibi, 1980 öncesi dönemde tarımsal ürün ihracatımızın önemli bir bölümü ülkemize has kısıtlı sayıda geleneksel ürün üzerinde yoğunlaşmış idi.
Oysa bugün, kısa bir süre önce ulaşılması zor bir hedef olarak görülen 100 milyar dolarlık genel ihracatımıza, dünya pazarına çeşitli gıda ürünleri arz ederek katkı sağlayan ve dış ticaret dinamiklerini yakından takip eden bir Türkiye söz konusudur.
Tarım ve gıda sanayi ürünleri ihracatımız yıllar itibarıyla incelendiğinde sürekli artan bir eğilim içinde olduğu görülmektedir. Ancak, genel ihracatımız içindeki payının göreceli olarak küçük olması; gerek tarım sektörünün doğaya bağlı üretim yapısına, orta ve uzun vadede çözülebilecek alt yapı sorunlarına, gerekse artan nüfusun beslenmesindeki yadsınamaz rolüne bağlıdır. Ayrıca diğer sanayi sektörlerinde kaydedilen ihracat artış hızının daha yüksek olması da bu farkın belirginleşmesine neden olmaktadır.
Ülkemiz birçok tarımsal ürünün yetişebildiği ve sanayiye işlenebildiği bir ekolojide yer almaktadır. Bu da Türkiye’nin çok geniş bir yelpazedeki gıda ürününü dünyanın birçok bölümüne ihraç etmesine, ancak dönemsel olarak üretimin yetersiz olduğu yıllarda bazı ürünlerde ithalatçı rolü üstlenmesine neden olmaktadır.
Ülkemiz tarım ve gıda ürünleri ticareti açısından değerlendirilmesi gereken diğer bir nokta ise; geleceğin gıda ticaretinde bir takım sektörlerin öne çıkmasından çok dünyada geçerli olan akımların tüm sektörler üzerinde etken olması durumunun yaşanacak olmasıdır.
Bu bağlamda ülkemiz tarım ve gıda sanayi ürünlerinin sektörel bir değerlendirilmesi yapıldığında; sağlıklı olduğu bilinen ve bu anlamda kendini kanıtlamış zeytinyağı, kuru ve sert kabuklu meyveler, su ürünleri, organik ürünler, bitkisel çaylar gibi ürünlerimizin gelecekte önemini koruması beklenmekle birlikte bir takım genel akımlardan etkilenmeleri kaçınılmazdır. Bunları daha kaliteli ambalaj, sağlık ve kalite mesajı ileten etiketleme, daha ileri işleme, markalaşma, pazar bölümlendirmesi yaparak strateji oluşturma, farklı tatlar oluşturma ve gıda güvenliği, kalite yönetimi ve geniş kapsamda risk yönetimi yapma olarak özetleyebiliriz.
Gıda Güvenliğinin Önemi
Dünya nüfusundaki artış ve açlık gündemde çözüm bekleyen konular olmakla birlikte gerçekte tarım ve gıda ticaretinin yapısal değişikliklere sahne olmasına küreselleşme ve bu bağlamda doymuş pazarlardan tüm dünyaya yayılan akımlar neden olmaktadır.
Son dönemlerin anahtar sözcüğü olan küreselleşme sadece ekonomik anlamda ülkelerin tek pazar haline gelip, tarife engellerinin kaldırılmasından ibaret değildir. Küreselleşme aynı tür ürünleri talep eden veya aynı akımlardan etkilenen, yani aynı tür tüketici davranışları gösteren çok büyük bir pazar anlamı taşımaktadır. Bu pazarda tüketici çok çeşitli alternatifler aramakla birlikte, tüketici hakları çok öne çıkmakta, çevre ve sağlık konularına da daha duyarlı hale gelmektedir.
Dünyada tarımsal ürünler ticaretinin geleneksel ürünlerin yanı sıra diğer gıda ürünleri çeşitlemesi nedeniyle hacim olarak önemli düzeylere ulaşmasıyla, standartlar, hijyen, gıda güvenliği, kalite ve belgelendirme uluslararası arenada en önemli tarife dışı engeller olarak dikkat çekmeye başlamış ve rekabet gücünün olmazsa olmaz unsurları haline gelmiştir. İhracat için bu konular çok önemli olmakla birlikte dünyaya tam bir entegrasyon sağlanması bu konuların ulusal bazda da öne çıkması ile ancak gerçekleştirilebilecektir.
Dış ticaret dinamikleri incelendiğinde her dönem yeni yeni kavramların ortaya atıldığını ya da bazı kavramların eski olmakla birlikte zaman içinde daha fazla önem kazandığını görmekteyiz.
Önceleri sadece kalite anılırken ve bununla ürün kalitesi kastedilirken şimdilerde Toplam Kalite Yönetimi’nden bahsedilmektedir. Tedarik Zinciri Yönetimi, Marka Yönetimi ve nihayet yine Tarladan Sofraya yaklaşımı içinde tüm süreçleri kapsayan ve gıda güvenliğini de içine alan Risk Yönetimi uluslararası literatürde yerini alan ve özellikle gelişmiş ülkelerde devlet politikası olarak uygulama alanı bulan, gerek tüketici sağlığını gerekse yerli sanayiyi korumaya yönelik uygulamaya giren sistem ve standartlar bütünüdür.
Bazı pazarlara girişte standartlarla uyumlu olmak çok önemli bir kriter olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle tarım ve gıda sektörlerinde kullanılmakta olan ISO 22000, HACCP ve EurepGAP (yeni adıyla GLOBALGAP) gibi gıda güvenliği ve kalite standartları yurt dışındaki ithalatçı firmalar tarafından sıklıkla talep edilmektedir. Sürdürülebilir bir ihracat artışı için gıda güvenliği ve kalitesi ile ilgili standartlara uygun üretim yapmak ABD, Kanada, Avrupa Birliği üyesi ülkeler ve Japonya gibi gelişmiş ülkelere ihracatta günümüzde artık bir ön koşul haline gelmiştir.
Dünya pazarına gıda ürünü tedarik eden firmalarımızın yoğun rekabet koşulları içerisinde gıda güvenliği konusunda gerekli donanıma sahip olması ve bunu da uygun sistemle belgelemesi gerekmektedir.
İhracatçı firmalar global bir pazarda tüketici- çevre – kâr üçlüsünü göz ardı etmeden ayakta kalmak ve tüm akımlara karşı donanımlı olmak durumundadır. Uygun üründen ziyade uygun pazarlama stratejisi öne çıkmaktadır. Bu durumda ürün ne olursa olsun gerek sistem gerekse ürünle ilgili tüm gelişmelerin izlenmesi ve tüm ilgili standartlara sahip olunması rekabet üstünlüğü sağlama açısından gereklidir.
İGEME’nin Çalışmaları
Merkezimiz AR-GE çalışmaları içerisinde Tarım sektörü ve minimum ithal girdi kullanımı ile ayrıca önem arz eden Gıda Sektörü, her yıl kayda değer bir pay oluşturmaktadır.
İç ve dış pazar dinamikleri çerçevesinde her yıl faaliyet programı hazırlamakta tarım ve gıda sanayi firmalarına global pazarda rekabet gücü kazandırmaya yönelik çalışmalara özellikle ağırlık vermektedir.
Küreselleşme ile dünya gündeminin en önemli konuları haline gelen gıda güvenliği /gıda güvencesi/ belgelendirme gibi konular sektör boyutuyla Merkezimizin çalışma alanlarını oluşturmaktadır ve bu konularda KOBİlere çeşitli faaliyetler aracılığıyla bilgi aktarılmaktadır.
Bu faaliyetleri; gıda güvenliği ve kalitesi konusunda Türkçe dilinde çeşitli yayınlar ve makaleler hazırlanması, seminerler ve eğitim programları düzenlenmesi olarak somutlaştırabiliriz. “Geleceğin Gıda Ticareti, Dünya’da Tarım Sektörüne Rekabet Avantajı Sağlayan Unsurlar ve Türkiye Karşılaştırması isimli makalelerimiz gıda güvenliği ve risk yönetimi konularının incelendiği çalışmalardır. 2007 Eylül ayında basılan Tarım Ürünleri İhracat Rehberi isimli yayınımızda konu ayrıca irdelenmektedir. Geçtiğimiz yıllarda çeşitli illerde “Uluslararası Standartlar ve Belgelendirme İhtiyacı” isimli bir seminerler düzenlenmiştir. Ayrıca 2004 yılında Merkezimiz Yunanistan’ın Selanik kentinde European Quality Journal tarafından düzenlenen Balkan Kalite Sempozyumu’na davet edilmiş ve ülkemizin kalite alt yapısı hakkında sunuş gerçekleştirilmiştir.
Hazırlanması kolay ürünler, sağlıklı, bölgesel özellikleri taşıyan ürünler, fonksiyonel ürünler gibi tüketicilerin ilgisini çeken ürünlerin yanı sıra, yaşlanmayı geciktirici, organik, düşük yağlı ve karbonhidratlı ürünler gibi sağlıklı beslenmenin temel öğesi sayılan ürünler de çalışma alanlarımızı oluşturacaktır.
Dış Ticaret ve Gıda Güvenliği
Ülkelerin gıda güvenliği ve kalite alt yapısı oluşturma süreçlerinde değişik etmenlerin varlığı söz konusudur. Örneğin bir AB üyesi olan İngiltere’de gıda güvenliği daha çok tüketici sağlığının korunmasına yönelik olarak geliştirilen kaygılar sonucu şekillenmiştir. Oysa Kanada ve Avust-ralya’da bu değişim daha çok ihracat odaklı gerçekleşmiştir. İngiltere’de alınan önlemler daha çok kriz yönetimi ve tüketici güvenini oluşturmaya yönelik olurken Kanada ve Avustralya’da risk yönetimi devlet politikası olarak benimsenmiştir.
Konu ülkemiz açısından değerlendirildiğinde bu sürecin daha çok dış ticaret yani ihracat odaklı başlamış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
DTÖ’ nün kurucu ülkeleri arasında yer alan ülkemiz, 1994 GATT Uruguay Turu’nun öngördüğü Antlaşmalara taraf olmuş ve bu konudaki yükümlülüklerini tamamen yerine getirmiştir. Bunlara ek olarak ayrıca gıda güvenliği konusunda ülkemiz altyapısının AB’nin birçok direktifiyle uyumlaştırılmış olması nedeniyle, ülkemiz dünya ticaretinde kaliteli ürünler ile de tanınmaya başlamıştır. Ayrıca işçilik maliyetlerimizin AB ülkelerine kıyasla daha düşük olmasının yanı sıra, kaliteli ve de ucuz olması nedeniyle de son yıllarda özellikle tercih edilmeye başlanmış; bu durum da ülke imajımızı olumlu yönde etkilemiştir.
KALDER verilerinden hareketle ülkemizde belgeli kuruluşlar incelendiğinde 2007 yılı itibariyle 5191 firmanın toplam 5151 kalite belgesine sahip olduğu ve bunların 597 tanesinin gıda firması olduğu görülmektedir. Firmaların büyük çoğunluğu ISO 9000 serisi standartlara sahip olmayı seçmiş, ISO standardına sahip firmaların %83’ü sadece İSO 9001 ve %10’u ISO ve HACCP’ i birlikte almışlardır. Gıda firmalarının %4’ü sadece İSO 14000 serisi çevre standardını almıştır. Yine firmaların %34’ü sadece HACCP belgesine sahipken, 4 firma BRC (British Retail Consortium) ve 3 firma da EUREPGAP (ismi GLOBALGAP olarak değişmiştir) belgesine sahiptir.