Faik Genç – AgriPro Ltd.
Bu yazı, bolluk beklenen bir kuzey yarımküre mahsul sezonunun Rusya’daki kuraklıkla birdenbire bir kaosa sürüklendiği ve ticaretin neredeyse durma noktasına geldiği bir döneme rastlıyor.
Dünya tahıl ticaretinin %15’ini karşılayan Rusya’da toplam tahıl rekoltesi, Rusya Tarım Bakanlığının tahminine göre 70-75 milyon ton arası gerçekleşecek. 2010 hasadında Bakanlık, 95-98 milyon ton tahıl rekoltesi bekliyordu. Karadeniz ülkelerinde sıcakların sürmesi halinde mısır ve ayçiçeği hasadının da kuraklıktan etkilenmesi işten bile değil.
Kuraklıkla beslenen ve buğday fiyatlarının aniden fırlamasıyla hareketlenen tarımsal emtia fiyatlarındaki orantısız artış tabii ki yalnızca kuraklığa bağlı değil. Son yıllarda emtia piyasalarında önemli bir oyuncu haline gelen hedge-fonlar ani fiyat hareketleri olan emtialara topyekun yüklenerek fiyat hareketlerinde temel faktörlerin çok uzağında fiyat iniş ve çıkışlarına neden oluyorlar. Temmuz 2010’un ikinci yarısında başlayan kuraklık haberleri ve buğdaydaki dengeli fiyat yükselmesi, ham petrol fiyatlarının yatay seyrettiği bir dönemde, fonları harekete geçirdi. Öyle ki, Chicago vadeli işlemler borsasında 4 Ağustos günü buğday, buşel başına 45 cent ($16,75/mt) kadar yükselirken o gün yalnızca fonlar 15.000 kontrat satın aldılar. Son birkaç gün içinde fonlar petrole de hücum ederek 75 dolarda yatay seyreden ham petrolü 82 dolar seviyesine çektiler.
Yalnızca Temmuz ayı içinde fiyatı ton başına 67 dolar (%37,7), Haziran ayı ortasından bu yana fiyatı %85 artan buğdayda, bu artışın ne kadarı temel faktörlerden kaynaklanıyor?
2010-11 sezonunda dünya buğday rekoltesi 651 milyon ton olarak öngörülüyor, geçen yılki rekor sezonda ise toplam rekolte 677 milyon ton olmuştu. Burada ilginç olan, bu yıl Uluslararası Hububat Konseyi IGC’nin dünya toplam buğday rekoltesi tahmini olan 651 milyon tonun, bugüne kadar kayıtlı tarihte en büyük üçüncü buğday rekoltesi olması. Tarihteki üçüncü en büyük dünya rekoltesi, yalnızca Haziran ortasından bugüne %85 fiyat artışını hak ediyor mu? Acaba şu ana kadar buğdaydaki fiyat artışının ne kadarı kuraklıkla gelen olumsuz beklentileri fiyatladı?
Öte yandan Rusya, 5 Ağustos günü 15 Ağustos tarihinden 2010 sonuna kadar buğday, arpa, mısır, çavdar ve buğday unu ihracatını yasakladı. Dünyanın en büyük buğday ihracatçısının piyasadan çekilmesi ABD’nin 2 milyon ton daha fazla buğday satacağı anlamına geliyor. Bu gelişme, kaçınılmaz olarak tahıl fiyatlarını, hesaplı tedarikçi Karadeniz’den primli tedarikçiler, ABD, AB, Avustralya ve Kanada’nın fiyat seviyelerine çekecektir.
Küresel Kuraklık
Ukrayna’da içinde bulunduğumuz günlerde hava sıcaklığı 40 derece civarında ve yağışsız seyrediyor. Yağışın 2-3 hafta daha düşmemesi halinde mısır ve ayçiçeği rekoltesinin de ciddi şekilde düşeceği söyleniyor. Fransa’da, Rusya’daki seviyede olmasa da kısmi kuraklık bu yıl %10 eksik buğday rekoltesine yol açtı. Macaristan’da bu yıl buğday rekoltesi geçen yıla göre %22 düşük olacak. Fas’ta toplam tahıl rekoltesi geçen yıla göre %20 düşüşle 8 milyon ton civarında öngörülüyor.
Türkiye’de buğday ve arpada hasat zamanı gelen yağışlar kaliteli ürünü çok olumsuz etkiledi. Ayçiçeği için ise havalar şu ana kadar ideal seyretti ancak Ağustos ayının şu andaki hava koşullarıyla geçmesi halinde rekor beklenen bir sezonda, ayçiçekte verimin aniden düşmesine ve rekolte kaybına neden olabilir.
ABD’de ise şu an hem buğday hem de soya için hava ve toprak koşulları ideal seyrediyor. Ancak kritik soya hasadına daha 2 ay kadar zaman varken bu arada hava koşullarında oluşabilecek herhangi bir olumsuzluk, Chicago vadeli işlemler borsasına endeksli dünya tarımsal emtia ticaretini altüst edebilir. Bütün bunlar küresel bir kuraklığa mı işaret ediyor?
Yağlı Tohumlar
Tahıl fiyatlarında sağlamlık beklentisi, her ne kadar Rusya ile başlayıp yayılan kuraklıktan kaynaklanıyor olsa da emtia fonlarının puslu havaları sevmesinin de bu beklentide etkili olduğu kanısındayız. Kanolada, Ukrayna’da düşen ekim alanı nedeniyle azalan rekolteye Kanada’daki kısmi kuraklık ve AB-27’deki mahsul eksikliği eklenince, dünya kanola rekoltesi bu yıl 3,5 milyon ton kadar geriledi. Oysa Ağustos ayında Ukrayna’da harmanla birlikte kanola, bulunulurluğun ve fiyatların en uygun olduğu dönem olarak, ayçiçeği sezonunun sonunda ülkemizin yağ ve yağlı tohum ihtiyacını karşılayan, ideal bir geçiş ürünü olmakta idi. Kanoladaki eksiklik reel bir temel faktör olarak, ham kanola yağı ve Avrupa likit gıda ve biyodizel girdi fiyatlarına kaçınılmaz şekilde yansıyacaktır. Üstüne üstlük tedarikte sıkışan Avrupalı kırıcılar ve rafinatörler alternatif ürün olarak ayçiçeğine yönelecekler ve ayçiçeği kompleksini de yukarı çekeceklerdir.
Genellikle Chicago’ya endeksli palm yağında üretim, stoklar ve tüketimde aşırı bir oynama beklenmiyor, dolayısıyla palm yağlarında yalnızca dünya bitkisel yağ trendlerine paralel fiyat hareketleri beklenebilir.
Ayçiçeğinde ise durum daha da başka. Türkiye’de bu yıl 950.000 ton civarı, rekor denebilecek bir mahsul bekleniyor. Öte yandan sıcak hava ve kuraklık koşullarının Ağustos ayının özellikle ikinci yarısında da devam etmesi verimlilikleri düşürerek üretimi ciddi oranda düşürebilir. Karadeniz ülkeleri ayçiçeği üretimi ise belirsizliğini koruyor. Ayçiçeğinde rekolte tahminleri şu ana kadar hem Rusya hem de Ukrayna’da 7’şer milyon ton civarında beklenirken kuraklığın sürdüğü bölgelerin toplam ayçiçeği ekim alanının %50’sini oluşturması, her iki ülkede de Ekim ayı başında başlayacak hasadı etkileyecek gibi görünüyor. Son 1 ay içinde Türkiye limanları teslim ham ayçiçeği yağı fiyatı 840 dolardan 970 dolara fırladı. Genellikle fiziksel temel faktörlerin etkisindeki Karadeniz emtia ticaretinde ne oldu da rekor rekolte beklenen bir sezon öncesi ham ayçiçeği yağı fiyatı %15 oranında arttı? Bunun bir nedeni Ukrayna ve özellikle Rusya’da ham ayçiçeği yağı stoklarının hızla erimesiyse bir diğer nedeni de kuraklığın getirdiği ani fiyat artışları ve bunun yarattığı panik ortamında üreticilerin stoklarındaki maldan kolayca ayrılmak istememesi.
Fiyat Beklentileri
Kuzey yarımkürede tahıl ve yağlı tohum hasadının tam ortasında ve Rusya’nın kuraklığın pençesinde olduğu bir sırada kaleme alınan bu yazıyı 2 ayda bir yayınlanan bir dergiye yazdığımız göz önünde bulundurulunca, bu bölümü yazmak yukarıdaki tespitleri yapmaya göre çok daha zor ve tehlikeli hale geliyor. Buna rağmen piyasa analistlerinin sağda solda açık kapılar bırakarak, sarp yollarda fazla yara almadan yürümesini sağlayan bir takım bilinen yöntemleri de kullanarak okuyucuya ışık tutmaya gayret edeceğiz.
Ham petrolde yılsonu kapanışının, mevcut fon hareketleri, gelişmiş ekonomilerdeki ekonomik iyileşme ve Çin’in büyümesinin önündeki engelleri kaldırmakta olduğu sinyalleriyle birlikte, varil başına 85-90 dolar aralığında gerçekleşeceğini öngörüyoruz. Buradan hareketle ve başta buğday olmak üzere tahıl fiyatlarının gelecek sezona kadar sağlamlığını koruyacağı görüşündeyiz. Rus hasadındaki olumsuzlukların piyasa tarafından %80-85 oranında fiyatlandığını düşünüyoruz. Buna karşın Rusya’nın getirdiği ihracat yasağının fiyatları daha da yukarı çekeceği şüphesiz.
Buğdayda büyük ihracatçı Rusya’nın 20-25 milyon ton eksikle sezona girmesi, buğday ve dolayısıyla yemlik buğday sıkıntısından ötürü arpa ve mısır fiyatlarını da mutlaka batı pazarlarının fiyatlarına doğru çekecektir. Rusya’nın ve muhtemelen de Ukrayna’nın ihracatı kısıtlaması ise fiyatlara ilave bir sağlamlık getirecektir. Bu senaryoya göre 11,5 protein olan Rus buğdayı veya muadili kalite buğday için Kasım ayı Türkiye teslimi fiyatlarının 330-360 dolar aralığında oluşacağı görüşündeyiz.
Soyada ABD mahsulünün bir şekilde bu yaz yaşanan aşırı sıcak havadan etkilenerek kısmen düşeceğini ve bu durumun Chicago soya kompleksini yukarı çekeceğini, güney yarımküredeki rekor üretime rağmen, CBOT soya fiyatının sezonun hemen ardından buşel başına USc1100-1150 (CIF Türkiye 500 dolar/mt) seviyesinde seyredeceğini düşünüyoruz. Çin’in artan soya talebinin ve Arjantin ile yaşadığı ihtilaf nedeniyle ABD menşeli soya yağına yönelmesinin, soya yağını sağlam tutmaya devam edeceği görüşündeyiz. Türkiye teslimi ham degam soya yağının Kasım ayında ton başına 990-1100 dolar civarında oluşacağı görüşündeyiz. Palm yağlarının Chicago’yu takip edeceğini ve Kasım ayı civarında Türkiye teslimi RBD palm yağı fiyatının ton başına 970-990 dolar civarında oluşacağını düşünüyoruz.
Ayçiçeğinde Türkiye rekoltesinin aşırı sıcaklardan zarar görerek 850-880.000 ton olarak gerçekleşeceği, Bulgaristan rekoltesinde kuraklık nedeniyle gerileme yaşanacağı ve Rusya ve Ukrayna’da da rekoltelerin 7 milyon tonun altında oluşacağı öngörüsüyle Kasım ayında spot ayçiçeği tohumu fiyatlarının, Türkiye limanları teslim 500-530 dolar seviyesinde, ham ayçiçeği yağı fiyatlarının da aynı dönem için ton başına 1000-1250 dolar aralığında oluşacağını öngörüyoruz.
Küspeler için ise global olarak genellikle gevşeklik beklenmekle birlikte, Karadeniz’de tahıl fiyatlarındaki sağlamlığın küspelere yansıyacağı düşüncesiyle, Karadeniz’de sezon sonrası 36 protein ayçiçeği küspesi fiyatının, Türkiye limanları teslim 250-270 dolar aralığında oluşacağı görüşündeyiz. Yılbaşı öncesi ise fonlar tarafından yapılması muhtemel kar realizasyonlarının, Chicago’da kote emtialar ve onu izleyen borsa ürünlerinde bir fiyat gerilemesine neden olabileceğini düşünüyoruz. Yılsonunda Rusya’nın ihracat yasağının sona ermesinin de gerilemeye katkısı olabileceği görüşündeyiz. Özetle, 2010/11 tarım sezonunun en azından yılsonuna kadar, 2007 yılı kadar olmasa da genellikle fiyatların sağlam olduğu bir sezon olarak yaşanacağı ancak aşırı yokluk olmayan bir sezon olarak da geçeceğini düşünüyoruz. Bu vesileyle tüm gıda sektörü mensuplarının Ramazan Bayramını içtenlikle kutluyor, esenlikler diliyoruz.