Türkiye’nin yakın dönemdeki ekonomik başarısı, iki ülke arasındaki ticaret hacmini arttırdı. Bu artışta, 2012 yılında 2 milyar dolara yaklaşan tarım ticaretinin de önemli rolü var.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından düzenlenen “Türkiye-ABD Tarım Ticaretinin 200 Yılı: Geçmişe ve Geleceğe Bakış” toplantısı, 27 Şubat’ta Ankara’da yapıldı.
Açılışta konuşan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis J. Ricciardone, Türkiye ile ABD arasındaki 1811 yılında başlayan ticari ilişkilerin diplomatik ilişkilerden daha eski olduğuna işaret etti. Diplomatik ilişkilerin başladığı 1830 yılında Osmanlı İmparatorluğu ile ABD arasında ilk ticari anlaşmanın da yapıldığını aktaran Ricciardone, o zamandan bugüne çok yol alındığını söyledi. ABD ile Türkiye arasında tarımsal ticaret hacminin geçen yıl 2 milyar doları aştığını bildiren Ricciardone, “Başkaları farklı düşünebilir ama ben bunu Türkiye’nin başarısı olarak görüyorum. ABD’nin Türkiye’ye ihracatının artması, Türk ekonomisindeki hızlı büyümenin doğrudan bir sonucudur.” dedi.
Büyükelçi Ricciardone, Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracatın %14 artarak 577 milyon dolara yükseldiğini belirtirken, Ekonomi Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Cemalettin Damlacı da, Türkiye’nin ABD’den tarım ürünleri ithalatının 1 milyar 145 milyon dolara ulaştığını söyledi. Damlacı, Türkiye’nin zeytinyağı ihracatının arttığı pazarda yaş meyve-sebze konusundaki potansiyelden bahsederken, çeşitli başvuruların uzun zamandır ABD makamlarınca sonuçlanmayı beklediğini de sözlerine ekledi. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan Yardımcısı Kudbettin Arzu ise Türk tarımındaki gelişmeleri aktardı.
“Ülker artık aile şirketi değil”
Toplantıda “Türkiye-ABD Tarım Ticaretinin Geleceği” başlıklı bir konuşma yapan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, Yıldız Holding olarak 2014’de 70. seneyi dolduracaklarını, bugün itibariyle 35 bin kişiye istihdam sağladıklarını ve 10 milyar lirayı aşan ciroya ulaştıklarını kaydetti. Ülker’in yıllarca aile şirketi olarak anıldığına dikkati çeken Ülker, “Ülker artık aile şirketi değil, tamamen kurumsallaşmış, uzun vadeli stratejiler üreten bir yapı. Sadece Türkiye’de değil, dünya çapında kurumsallaşan bir yapı olarak faaliyetlerimize devam ediyoruz.” diye konuştu.
Bir gıda şirketi olarak geleceklerinin tarıma dayalı olduğunu vurgulayan Ali Ülker, gıda ve içeceğin temelinde tarım olduğunu, bundan dolayı insanlığın geleceği için sürdürülebilir gıda ve tarım politikalarının oluşması gerektiğine işaret etti.
Ülker, bilinçsiz sulama gibi yanlış davranışların ülke tarımını olumsuz etkilediğini, bu etkilerin kendisini bugün yeterince olmasa da ileriki dönemlerde daha çok hissettirebileceğini söyledi. Türkiye’nin son yıllarda tohumculuk alanında büyük yatırımlar yapmasına rağmen bu konuda bazı eksikliklerinin olduğunu belirten Ülker, “Teknolojik altyapı yetersiz kalıyor. Ülke içindeki farklı coğrafyalarda daha kaliteli, daha verimli tohumlara ihtiyaç duymaktayız. Çünkü bizim Türkiye’de ürettiğimiz bisküvinin dünya piyasalarındaki bedeli bellidir.” dedi.
Ali Ülker, mısır ve soya gibi bazı Amerikan menşeli ürünlerin Türkiye’de yaygınlaştırılması ve bunların işlenerek yakın coğrafyalara da ihraç edilmesi gerektiğine inandığını da vurguladı.
“Kazan-kazan olabilir”
ABD Tarım Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdürü Suzanne Heinen ise konuşmasında, geçen 200 yılda iki ülke arasında gerek bireyler gerekse şirketlerin önemli ilişkiler geliştirdiğini ve bunun ortaklıklara dönüştüğünü kaydetti. Heinen, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Artık iki ülke arasında daha fazla fırsatların olduğunu görüyoruz. Türkiye, ABD’ye tarımsal ürün ihracatını arttırmak istiyor. Biz de daha fazla Türk ürünlerini piyasamızda görmek istiyoruz. Türkiye’nin yakın dönemdeki ekonomik başarısı, iki ülke arasındaki ortaklığı güçlendirmek için itici bir güç oldu.
Türkiye’nin tarımda küresel arenada yer aldığını ve önemli katkılar yapmaya başladığını görüyoruz. Yakında 10 milyara ulaşacak nüfus için herkes üzerine düşeni yapmalı ve üreticilerimize bilimi sunmalıyız.
ABD’de biz serbest ticarete inanıyoruz ve diğer ülkelerin de serbest ticareti benimsemesini istiyoruz. Ticari anlaşmalar aynı zamanda tarife dışı engelleri de içermeli ve bu açık sistemi desteklemeli. Bu ticareti de kolaylaştıracak ve ticaret hacmini arttıracaktır. Serbest ticaretin yaygınlaştığını ve tarife dışı engellerin ortadan kalkmaya başladığını görüyoruz. Eğer böyle olursa her ülke için, ama ABD ve Türkiye için de kazan-kazan durumu olabilir. Uluslararası standartlarda çalışmak da önemli. Codex Alimentarius, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü gibi kodeks oluşturan, nötr, tarafsız kurumların aldığı kararlar, tüm dünyada gıda güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. Türkiye’nin uluslararası standartları benimsemesi ve bu tür forumlarda yer alması memnuniyet verici. Bu hem iş kolunun gelişmesini hem de ticaretin artmasını sağlar.”
Toplantı, TEPAV Gıda ve Tarım Politikaları Araştırma Enstitüsü Direktörü Doç. Dr. Sibel Güven ve Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı Dış İlişkiler Genel Müdür Yardımcısı Güher Çeltek’in ülke yaklaşımlarını aktardıkları sunumlarla sona erdi. Güher Çeltek sunumunda, stratejik ortak olan iki ülkenin tarım alanında işbirliğini daha da geliştirmesi için iki ülke arasında devam eden görüşmelerde mutabakat zaptının sonuçlandırılmasının beklendiğini kaydetti.